Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER ÜRÜNDÜL

Virüs öyle bir hal aldı ki eşi benzeri olmayan...

Ülkemizde saha dışı faktörler öylesine bir virüs halini aldı ki her an dünyada benzeri olmayan rezaletlerle karşı karşıya geliyoruz... Her maç futbol konuşmak yerine olaylar ön plana çıkıyor. Pazar gecesi de aynı şeyleri yaşadık. Volkan Demirel'in ısınırken kendisine edilen hakaretler yüzünden eldivenlerine çıkartıp "Ben oynamıyorum" demesi ve de karşılaşma sonunda bazı korumaların görev yapan gazetecileri dövmesi maçın önüne geçti... Öncelikle meslektaşlarıma yapılan bu saldırıyı şiddetle kınıyorum.
Şimdi gelelim Volkan Demirel olayına... Hiçbir futbolcuya, hiçbir zaman saha içi ve saha dışı küfür edilmesi kabul edilemez. Ayrıca Milli Takım, forması kutsaldır. Bu formayı giyen futbolcuya küfür edemezsiniz, hesaplaşamazsınız... Medyanın büyük çoğunluğu Volkan'ı 'sahayı terk ettiği' için eleştirdi. Ben de her şeye rağmen keşke sinirlerine hakim olup yapmasaydı diyorum. Ama bir de madalyonun öbür yüzü var... Kale arkasında 8-10 kişilik bir grup Volkan'a ağır hakaretler yağdırıyor. Bunları yakından duyarak, görerek hazmetmek hiç de kolay değil. İnsan psikolojisini de göz ardı etmemek gerekir.
Her zaman vurguluyorum, ülkemizde hızla artan futbol terörü var. Bir de dünyada benzeri olmayan küfür edebiyatı... Bunları en aza indirebilmek için iki yol var. Birinci yol futbolun içindeki tüm birimlerin şiddeti artıracak eylemlerden vazgeçip sağduyulu hareket etmeleri. Ne yazık ki bu birimlerin tümü tam tersini yapıyorlar. İkinci yol 6222'nin caydırıcı cezalarını uygulamak. Bunları da uygulayamıyoruz. Bu tablo değişmedikçe, değil futbolda şiddeti en aza indirmek, tırmanmasını engellemek dahi mümkün değil.

ÇİFT KARAKTERLİ TAKIM!
Gelelim Milli Takım analizine... İki ayrı devredeki değişkenlikler maç öncesi tam beklediğim gibi oldu. Milli Takımımız ilk devre şartlar gereği yüksek motivasyonla hırslı ve yüksek tempoyla oynadı. Tamamen ofansif ağırlıklı kadronun etkili takım presi alışılmışın dışındaydı. Rakip değil kalemize yaklaşabilmek, üç pas dahi yapamadı. Ama ikinci yarı doğal olarak o tempoyu devam ettirmemiz mümkün değildi. O zaman da alışılmış saha içi rahatsızlıklarımız gündeme geldi. İlk yarının tam aksine rakibe pas yapma ve hücum yapma şansı verdik. Fazla duran top kazandılar. Bu dakikalarda bir gol yesek işler zora girebilirdi. Üç farklı skor avantajından sonra son dakikalarda gol yememiz ve de son saniyelerde Volkan Babacan'ın mutlak golü kurtarması saha içi sıkıntılarımızı gösteren canlı bir örnekti...
Çek maçının da ilk yarısında çok koşup çok da iyi oynamıştık. Ama ikinci yarıda fiziki olarak düşmüştük. Tabi bu düşüşü Çek Cumhuriyeti affetmedi.
Ben hep aynı konu üzerinde duruyorum. Oturmuş bir sistemi olmayan bir takımın saha içi arızalarını en aza indirmenin yolu kadro istikrarıdır. Dünyada ekol sahibi üst düzey takımlar dahi, kadro istikrarına özen gösterirken, biz sürekli kadro değişimlerine uğruyoruz. İşte son örnek, eleme guruplarında 2 ay içindeki toplam 4 maçta tam 25 oyuncu görev almış!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA