Müzisyen
ve ENBE Orkestrası'nın şefi Behzat Gerçeker seyahat etmeyi sevenlerden. Ki işi gereği de konser vesilesiyle hem yurtiçinde hem de yurtdışında sıkça farklı yerlere gidiyor. Bir dönem Paris'te yaşadığı için elbette burası gözdesi. Ama Güney Amerika ve Güney Afrika'yı da çok merak ediyor. Yolculuklarında keşifçi olan Gerçeker seyahat ritüellerini ve nereleri sevdiğini anlattı.
Kendim keşfetmeyi severim
Genel hatlarıyla gideceğim yerle ilgili bilgi edinip, daha ziyade kendim keşfetmeyi tercih ederim. Günlük seyahat programları çıkarıp bugün burası, şu saatte şurası gibi kurgulamaktansa, dışarı çıkıp yerel doku içerisinde ayağımın-yüreğimin götürdüğü yerlere gitmeyi, keşif yolculukları yapmayı severim.
Roma açık hava müzesi gibi
Yurtiçi veya yurtdışı fark etmeksizin sürekli bir yere gitmektense kendine has karakteristliği olan, özellikle de tarihi dokusu zengin olan yeni yerler görmeyi tercih ediyorum. Örneğin, ilk ziyaretim olmamakla birlikte, İtalya Çumhurbaşkanı Giorgio Napolitano onuruna çalma vesilesiyle gittiğim Roma'dan, adeta bir açık hava müzesini andıran tarihi dokusu ve sanatın her dalıyla iç içe yaşayan bir şehir olma hüviyetinden dolayı tekrar çok büyük keyif aldım.
Güney Amerika'yı merak ediyorum
Özellikle Güney Amerika ülkeleri ve Güney Afrika'yı merak ediyorum ayrıca Uzakdoğu ülkelerindeki o mistik doku ve etnik kültür beni çok etkiliyor. Bir seyahatin benim için iki boyutu var. Hem gezmek görmek hem de biraz kafamı dağıtmak, boşaltmak. Kitaplar bu noktada devreye giriyor. Günlük hayat koşturması ve iş ritminde fazlaca vakit ayıramayıp da aklımda kalan kitapları seyahatlerimde okuyabilmek en büyük keyiflerimden biridir.
Paris'i iyi bilirim
Fransa'da özellikle Paris. Zaten iki yıl orada yaşadığım için hemen hemen her yerini çok iyi biliyorum. Paris'in, fazlaca turistik ve adeta sembolik bir ikon olması bir tarafa Eyfel Kulesi, o kendine has inanılmaz atmosferi ve tüm Paris'i ayaklarınız altına seren müthiş manzarasıyla beni hep etkilemiştir. Bir de La Defence bölgesi vardır Paris'in içinde. Paris dokusunun dışında kalan adeta 'Küçük Amerika' diye nitelendirebildiğimiz bu bölge de dikkatimi çekmişti.