DEVLERİN AŞKI
Ve nihayet geçen sonbaharda İrlanda'yı ziyaret etme şansı buldum. Gel gelelim İrlanda vizesi almak epey meşakkatli bir iş, ama hazırda İngiltere vizeniz varsa ve son 180 gün içinde minimum 24 saatinizi İngiltere topraklarında geçirdiyseniz İrlanda'ya da giriş yapabiliyorsunuz. Ben Dublin'e gitmeden önce, resmi olarak İngiltere toprağı sayılan ama Kuzey İrlanda sınırları içinde bulunan Belfast'ta bir günümü geçirerek vize sorununu baştan, acısız ağrısız çözmüş oldum. Belfast'ta görülecek pek fazla tarihi ya da turistik yapı yok, ama yıllarca süren Protestan - Katolik mücadelesinden, özgürlük savaşında kaybolan hayatlardan geriye kalan hissedilir bir hüzün, bir buruk tat olduğu kesin. Şehrin göbeğindeki Europa Hotel, toplam 33 IRA saldırısıyla dünyanın en çok bombalanan oteli. Bunun dışında, Titanik'in Belfast'ta yapıldığını daha önce bilmiyordum. Şehir merkezinde, tarihi deniz kazasında hayatını kaybedenlerin anısına da bir anıt var.
BELFAST RUHU
Belfast'ta konakladığınız süreçte 'mutlaka yapmanız gereken şey' Antrim sahilinde bulunan ve sadece Kuzey İrlanda'da değil, bugüne dek tüm dünyada gördüğüm en olağanüstü şey olan 'Giant's Causeway'e günlük bir tur almak. Efsaneye göre aşk uğruna savaşan devlerin hiddetinden yerle bir olmuş topraklar olduğu söylense de, aslen volkanik hareketler sonucu oluşmuş eşsiz güzellikte bir alan burası. Yürüyerek gezmek yaklaşık iki saat sürüyor... Ama insan gerçekten buradan ayrılmak istemiyor. Şarkıdaki gibi "anlatamam, görmeniz lazım!" İrlandalıların hüzün ve acılardan pay almış, doğayla ve yağmurlarla beslenen kendilerine özgü bir insancıllığı ve samimiyetleri olduğu kesin. Sabah otelimden ayrılırken genç görevli John dakikalarca benimle kapıda, yağmurun altında servisimin gelmesini bekledi. "Bende şemsiye var, sen ıslanıyorsun" dedim, gülümsedi... Alışıkmış. İngiltere'ye bağlı olmaktan mutlu olup olmadıklarını sordum, hafifçe omuz silkerek ama biraz da umutların tükenmiş olmasından kaynaklanan umarsızlıkla "Çok da fark etmez" dedi... Babam İçin filmindeki baba Giuseppe'nin mezarını ziyaret edecek zaman bulamamaktan yakındım. "Olsun" dedi, "Oğlu Gerry hayatta ve hâlâ burada, Belfast'ta yaşıyor." Belfast'tan 'çok tipik' yağmurlu bir akşamüzeri ayrıldım ve bir buçuk saat süren otobüs yolculuğunun ardından artık İrlanda'nın kalbinde, Dublin'deydim... İrlanda'
nın o muhteşem doğasına karıştığım, ülkenin şu meşhur yollarına, dağlarına tepelerine gönül verdiğim esas turun buradan itibaren başladığını söyleyebilirim. İrlanda'ya gitmeden önce internette şu anekdota rastlamıştım: Dingle'da bir İrlandalı'ya sordum, "Burada mı doğdunuz?" Biraz düşündü, sonra cevap verdi, "Hayır yolun yaklaşık altı kilometre aşağısında doğdum..." Tüm hayatı boyunca burada yaşayıp yaşamadığını sordum... "Henüz değil" dedi, "Hâlâ hayattayım!" İrlanda'nın küçük kasabalarının mavi-yeşil büyülü manzaraları geçen yıllarda izlediğim Leap Year/Aşka Yolculuk filminde iştahımı kabartmaya başlamıştı. Film, yukarıda bahsettiğim Dingle kasabasında geçen bir aşk öyküsünü anlatıyordu. İşte Dublin'den kiralık araçla başlayan üç günlük tam tur İrlanda gezisi boyunca, bu küçük köylerin ve kasabaların izini sürdüm.
DOĞA SİZİ SARHOŞ EDECEK
Şimdi size adım adım takip edebileceğiniz pratik bir harita çıkarmaya çalışacağım... Dublin'den sonraki ilk durağınız kentin güneyinde, ülkenin doğu sahil şeridindeki şık sayfiye merkezi Bray. Buranın uçsuz bucaksız sahilinde güzel bir yürüyüş yapabilir, hatta fazladan bir gece vaktiniz olursa sahildeki o çok şık otellerin birinde konaklayabilirsiniz. Bray'den sonra daha güneye devam edip Wicklow Ulusal Parkı'nı ziyaret edeceksiniz. Uçsuz bucaksız yeşil, orman, nehir... Burada uzun saatler geçirebilirsiniz. Hatta ormanın içinde kaybolmak, hayatınızın geri kalanını orada geçirmek bile geçebilir içinizden. Tamamen bu dünyadan koptuğunuzu, doğanın ruhuna karıştığınızı, ağaç olduğunuzu, toprak olduğunuzu, su olup aktığınızı hissedebilirsiniz... Bu tatlı sarhoşluk içinde sakın parkın içindeki küçük bir Ortaçağ kasaba kalıntısı olan Glendalough'ya uğramayı atlamayın! Güney rotasını takiben karşınıza çıkacak Cork'ta çok zaman kaybetmeyip bir an önce kendinizi asıl masal kasabası olan Kinsale'e atmanızı kesinlikle tavsiye ederim. Kinsale sokaklarında bolca gezin, o rengarenk küçük evleri seyrederek eğlenin, bol bol fotoğraf çekin. Evet, neredeyse ülkenin en alt ucundasınız artık. Gün tamam... Hayatınızın en özel gecelerinden biri için konaklama Blur Horizon BB'de (www. thebluehorizon.com). Burada sizi karşılayacak bakir doğa bence her şeye değer ama otelin yolunun gerçekten sapa olduğunu da söylemeliyim. Hatta o kadar sapa ki, otel sahibesine bazı sorular sorarken kazayla "Kasaba" deyince, verdiği cevap durumun ciddiyetini ortaya koyuyordu: "Ne kasabası, no kasaba!" İkinci gün istikamet doğu... Önce uçsuz bucaksız Killarney Ulusal Parkı ve Muckross gölü. Bu göl gerçekten insanın aklını başından alıyor, benden söylemesi... Rüya gibi, buğulu ve büyülü, eşsiz bir atmosferi var. Yine parkın içindeki 'Ladies View' noktası -ki adını zamanında Kraliçe'nin buraya yaptığı ziyaretten alıyor- ayrı bir cennet köşesi. Umarım siz gittiğinizde de gaydacı abi orada olur ve bu eşsiz güzelliğin hatırası müzikal fonla zenginleşir... Killarney Ulusal Parkı'na en az iki-üç saatinizi ayırıp doya doya muhteşem doğanın keyfini çıkarmanızı öneririm. Buradan sonrası yine doğu yönünde meşhur Dingle yarımadası ve kasabası. Bana göre İrlanda'nın tüm tarifsiz güzelliklerinin de en güzeli! İkinci gün burada noktalansın ve biraz Dingle insanları arasına karışılıp, o hikayelerde anlatılan dingin yaşamın içine akılsın. Dingle'da mutlaka geceleri publara gidin, şahane İrlanda müziklerini canlı olarak dinleyin, iyi yürekli ve sıcacık insanların dostluğundan bir geceliğine de olsa nasibinizi alın, güzel anlar ve anılar biriktirin. Sahilde gezin, üşenmeyin, engebeli yerlerde kayalık, kum, deniz demeden bata çıka dolaşın... Hatta mutlaka sahildeki Don Quin merdivenlerini bulun... Diğer önerilerim ise unutulmaz bir deniz ürünleri deneyimi için Out of the Blue (www.outoftheblue. ie) ve konaklamak için şahane, şiir gibi Gorman's Clifftop House (www.gormans-clifftophouse. com). Üçüncü ve son gün, artık batı sahilini takiben kuzeye... Yol üzerinde dünyaca ünlü Cliffs of Moher ve ardından zümrüt yeşili Connemara. Akşam yemeğinde yine tarihi bir deniz ürünleri sofrası için O'Grady's (www.ogradysonthepier. com). İtiraf etmeliyim, hayatta burada yediğim kadar kocaman istiridye görmedim! Bugün biraz yaramazlık yapıp rotadan çıkmayı göze alırsanız İrlanda'nın tek fiyordu Killary Harbour'u görmeden görebilir, hatta fiyordun tam göbeğinde, Portfin Lodge'da (www.hotelinconnemara. com) konaklayabilirsiniz. Sabah kahvaltınızı ederken camdan gördüğünüz şeyi hayatınız boyunca unutamayacaksınız...
İRLANDALI SANATÇILAR
Evet İrlanda'nın insanı iyi, samimi, doğal, sıcak, şahane... Pubları çok eğlenceli... Müzikleri, dansları eşsiz... Yemekleri pek leziz... O bereketli yağmurların beslediği toprakların hayvanları, diğer yanda deniz ürünleri sınırsız... Ama İrlanda en çok da doğasıyla muhteşem bir ülke. Sarp kayalıklar, göller, okyanus, ormanlar, çayır çimen, yeşilin binlerce tonu ve tabii bir de o tuhaf ışığı, bulutlu, puslu havası... Ve derler ki, İrlanda'dan çıkmış pek çok şair ve yazar hem ülke tarihinin hem de o puslu havanın armağanıdır dünyaya! Bernard Shaw, Samuel Beckett, James Joyce, Yeats ve tabii Oscar Wilde... İrlanda kırsalına o kadar kendimi kaptırdım ki seyahatin ancak bir gününü Dublin'e ayırabildim. Evet üç günlük tam tur İrlanda gezisi başlangıç noktasına dönüşle, Dublin'de tamamlandı... O kısacık gün içinde ancak, çok merak ettiğim ve eskiden Kilmainham Kraliyet Hastanesi olan İrlanda Modern Sanat Müzesi'ne küçük bir ziyarette bulunabildim. Ne yazık ki tadilat nedeniyle müzenin büyük kısmı kapalıydı ama kitapçısını gezme şansım oldu ve kendime küçük bir hediye alıp mekandan ayrıldım... Patrick Walsh'un hazırladığı Oscar Wilde sözleri kitabı! Bakın neler demiş efsane yazar: "Basit zevklere tapıyorum, onlar karmaşıklığın son refüjü". "Biz İrlandalılar şair olmak için fazla şairaneyiz. Görkemli başarısızlıkların ulusuyuz biz". "Hiçbir şey umudun erişim alanı dışında olamaz. Hayatın kendisi bir umuttur". "Yaşamak dünyadaki en ender şeylerden biridir. Çoğu insan sadece var olur". "Gençlik, yaşamın lordudur. Kendisini bekleyen bir krallık vardır... Her insan bir kral olarak doğar ve genelde sürgünde ölür... Pek çok krala olduğu gibi". Sonradan fark ettim ki sözleri derleyen Patrick Walsh kitabı aynı zamanda okur için imzalamış. Her kitaba bıraktığı mesaj aynı mıdır bilmem, ama benim payıma düşen "Yıldızları bul!" oldu. Kaldı ki, ben onu çoktan bulmuştum zaten... Ben yıldızımı İrlanda'da buldum!
GİDİLECEK, GÖRÜLECEK...
Dublin'de Liffey Nehri, Ha'Penny Köprüsü, Merchants Arch, Temple Bar bölgesi, Dublin Kalesi, Kilmainham Gaol, Royal Hospital Kilmainham, Castle Island, St. Stephen's Green, Trinity College, Abbey Tiyatro, Gate Tiyatrosu, Merrion Meydanı (parkta Oscar Wilde heykeli), Parnell Meydanı, Garden of Remembrance, Guinness fabrikası, Brazen Head Pub, Queys Pub
Wicklow'da Bray, Avoca Village, National Park, Glendalough
Cork'da Blarney Kalesi, Kinsale, Galley Head Lighthouse
Killarney'de Muckross Lake, National Park'ta Ladies View
Dingle'da Blasket Islands
Galway'de The Cliffs of Moher, Aran Islands-Dun Aengus, Killary Harbour fjordu, Burren
Doolin'de Doonagore Kalesi
Connemara'da Kylemore Abbey-Roundstone
Donegal'de Slieve League Sea Cliffs
NE YENİR?
İrlanda bir deniz ürünleri cenneti... Dublin'in karidesi, Galway'in istiridyesi, Donegal'in yengeci, Dingle'ın ıstakozu bir harika... Parmaklarınızı yiyorsunuz! Ayrıca özel yemekler şunlar: Doldurulmuş kuzu sırtı (persillade), kabaklı püre (colcannon), deniz ürünlü krep (boxty), İrlanda güveci, viskide ıstakoz (lawyer), viskide sığır, Limerick jambonu, soda ekmeği, tatlılardan barmbrack ve porter cake...