Her yıl olduğu gibi bu yıl da tatil için Kaş, Bodrum, Marmaris gibi seçenekler arasında karar veremezken, "Neden hiç gitmediğin yerlere gitmiyorsun?" dedim kendime. Mersin mesela... Verdim kararımı, aldım biletimi, uçtum Adana'ya, oradan ver elini Mersin... Bazen iyi kararlar alıyorum, bu kesin. Mersin'i bu kadar güzel bulacağımdan şüpheliydim, itiraf etmeliyim. O yoğun sıcağa rağmen, çok tanıdık bir hali var. Burada 80-90'lı yılların 'yazlık' havası hakim sanki. Özellikle de Silifke'ye bağlı Atakent- Susanoğlu sahilinde. Nostalji yaşadım, çocukluğuma, ilk gençliğime gittim. İyi ki de gittim. Rastlantı mı bilmiyorum ama biraz soluklanmak için gelişigüzel bir yere oturduğumda fonda Atilla Atasoy'un Bir Gün Beni Ararsan adlı şarkısı duyulmaya başladı. "Tamamdır" dedim: "Zamanda yolculuk gerçek oldu."
PRENSESLERİN KADERİ HEP AYNI MI?
Mersin'e gidip de Kızkalesi efsanesiyle haşır neşir olmazsanız olmaz... Kızkalesi, Erdemli ilçesinin popüler tatil merkezi. Adını aldığı kale, denizin içinde ve karaya 200 metre uzaklıkta. Deniz kalesi dışında bir de ona paralel 'kara kalesi' var. Buranın tarihteki adı Korikos... Kızkalesi'ne dair pek çok hikaye anlatılıyor. Ben hayaller kurmayı sevdiğim için şimdi anlatacağım hikayeye inanmayı tercih ettim: "Korikos'ta yaşayan krallardan biri, bir kız çocuğu olsun diye gece gündüz dua eder. Sonunda dileği yerine gelir ve kız büyüdükçe güzelliği ve yardımseverliğiyle herkesin sevgisini kazanır. Günlerden bir gün kente bir falcı gelir. Kral onu saraya çağırır, kızının geleceğini öğrenmek ister. Falcı prensesin eline bakınca irkilir ama bir şey söylemez. Kral zorlayınca, "Kralım kızınızı bir yılan sokacak, bu yazgıyı hiçbir şey bozamayacak, siz bile engel olamayacaksınız" der. Kral, kıza bir şey söylemez ama düşüncelere dalar. Sonunda kıyıya yakın küçük bir adacık üzerinde bir kale yaptırmaya karar verir. Kaleyi yaptırır ve kızını buraya kapatır. Kız, olan biteni bilmediğinden üzülmekte, günden güne eriyip gitmektedir. Günün birinde saraydan kaleye gönderilen bir üzüm sepetinin içinden çıkan bir yılan kızı sokar ve prenses ölür." Size de tanıdık geldi değil mi? İstanbul'daki Kız Kulesi'nin hikayesini hatırlayın. Bu prenseslerin kaderi hep mi aynı? İlk kazılar burada yerleşimin MÖ. 4. yüzyılda başladığını gösteriyor. Ünlü tarihçi Herodot, bu şehri Georges adında Kıbrıslı bir prensin kurduğunu yazar. Tarih içinde Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlılar'ın hakimiyetinde kalmış kalenin büyük bölümü hâlâ ayakta.
NARLIKUYU KAHVALTISIYLA ÜNLÜ
Asıl anlatmak istediğim yer Narlıkuyu... Neden mi? Elbette bölgenin şahane kahvaltılarınının merkezi olduğu için. Vanlılar lütfen kusura bakmayın ama 'Van kahvaltısı' efsanesi 'Narlıkuyu kahvaltısı' ile son buldu gözümde. Ben diyeyim 10 çeşit, siz deyin 20 çeşit kahvaltılık. Bununla da bitmiyor, sıkma börekler (bu da yöreye has bir yiyecek), gözlemeler, kocaman bir demlik çayla birlikte sunuluyor misafirlere. Narlıkuyu elbette sadece kahvaltısıyla ünlü değil, meşhur Astım Mağarası da burada. Kapalı yerde kalma korkum yüzünden ben giremedim ama solunum güçlüğü çekenler çok rahatlamış çıktı içeriden. Mersin'e gidenler, en çok da Cennet - Cehennem'i anlatır. Gittim gördüm, doğal yollarla oluşmuş, turistlerin ilgisini çeken, çok derin çukurlar sadece. Cennet Çöküğü ve Cehennem Çukuru olarak adlandırılıyorlar. Aralarında 80 metre var. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca müze kapsamında ziyaretçilere açık ama ben yüzlerce basamağı inmeyi göze alamadım o sıcakta. Bu yıl ne olduysa pek de gidilmeyen yerlere gitme hevesim ortaya çıktı demiştim ilk başta... Size de klasikleşmiş tatillerden bıkkınlık geldiyse, bir Mersin yapın, geçer... Mavi bayraklı sahiller İzmir'de, Aydın'da, Muğla'da, Antalya'da yok sadece.. Mersin de denenmeye değer...
SOĞUK YENEN BİR ÇORBA: BATIRIK
Mersin ile aramda oluşan sıcak bağın tek nedeni doğal güzellikleri değil elbette. Sahilde bir kafeye oturup, bir şeyler yiyip içmek istediğimde tanıştığım Halime Hanım, bana daha da sevdirdi oraları. 'Lila' koymuş kafesinin adını, her yer benim de tutkun olduğum renkte döşenmiş. Yemekleri kendi yapıyor. Kendi açtığı mantısı, Mersin'in meşhur tantunisi şahane... Bir de 'batırık' yapıyor Halime hanım. Yöreye özgü bir tat. Kısırın çorba halini düşünün, öyle bir şey. Soğuk içiliyor ama... Malum sıcaklık 40 derece.