Dünyaca ünlü Chianti şarapları bu bölgenin üzümlerinden üretiliyor. Her yer göz alabildiğine üzüm bağlarıyla dolu. Yeşilin her tonu mevcut. Doğa tam anlamıyla büyüleyici. Bizde mezarlık ağacı olarak bilinen servi ağaçları sık göze çarpıyor. Ama burada kullanımı bizden farklı. Servi bir tür tabela olarak kullanılıyor. Uzun ve dar yapısı nedeniyle çok uzaktan görülebilen bu ağaç insanlara yol gösteriyor. Eğer serviler görüyorsanız bilin ki yolun sonunda bir yerleşimle karşılaşacaksınız. Siena'da nereye baksanız tarih göreceksiniz. Hele Santa Maria Del Fione Katedrali'nin içine girdiğinizde, nereye bakacağınızı şaşıracaksınız. Bir yanda Michelangelo'nun eserleri diğer yanda Rafaello'nunkiler. Yeri gelmişken hatırlatalım, sadece bu tür dini mekanlara girerken omuzlarınızın kapalı olması gerekiyor. Eğer hazırlıklı değilseniz kapıda size bir tek kullanımlık örtü veriyorlar.
ORTAÇAĞ'DAN 90'LARA UZANAN HASTANE
Katedralin hemen karşısında Ortaçağ'dan 1990'lı yıllara kadar kullanımda olan bir hastane binası var. Şimdi müze olarak düzenleniyor. Mutlaka görün, duvarlarındaki freskler o dönemin hastanelerine dair çok şey anlatıyor. Bu tür tarihi yapıların hepsinde çok renkli ve ayrıntılı freskler bulunuyor. Bunun en önemli nedeni o dönemde okuma-yazma öğrenmenin sadece din adamlarına tanınan bir hak olması ve halkın okuma bilmemesi. Bu nedenle halk anlasın diye her şey resmetme yöntemiyle anlatılmış.
14. YÜZYILDAN BERİ YARIŞIYORLAR
Siena'ya gitmek için şehirde her yıl düzenlenen tarihi at yarışlarının yapıldığı dönemi seçmekte fayda var. Temmuz-ağustos aylarında iki kez yapılan yarışlar her yıl çok sayıda turisti kente çekiyor. 14. yüzyıldan beri düzenlenen bu yarışlar Siena'nın 17 mahallesi arasında geçiyor. Her yıl kurayla seçilen 10 mahalle yarışıyor. Her mahallenin kendisine ait bir atı, kendi içinden çıkan bir jokeyi ve formaları var. Bütün yıl bu yarışlara hazırlanıyor Siena halkı. Yarışlar eskiden ölüm dövüşlerinin yapıldığı arena-hipodrom arası bir alanda yapılıyor. Gündüz restoran masalarıyla dolu olan bu alanda akşam saatlerinde kıyasıya bir yarış yaşanıyor. Jokeylerin işi kolay değil hatta bilerek zorlaştırılıyor. Kaygan olsun diye ipekten yapılan giysiler giyiyor, eyersiz atlara biniyorlar. Binlerce insanın izlediği yarışlar gerçekten keyifli.
SOKAK LEZZETLERİNİ ATLAMAYIN
Cecina, sokakta tadabileceğiniz en güzel lezzetlerden biri. Nohuttan yapılıyor, sert bir krep düşünün. Biraz yağlı ama çok lezzetli. Dana işkembesi kullanılarak yapılan Lampredotto ise tam bir sokak lezzeti. Seyyar arabalarda yapılıp, satılıyor. İşkembe önce haşlanıyor sonrasında tavada soteleniyor ve ekmek arası sandviç olarak tüketiliyor. AB standartları gereği bu sandviçin yasaklanması gündeme gelmiş. İtalyanlar kazan kaldırınca sembolik olarak birkaç satıcının kalmasına müsaade edilmiş. Rastlarsanız kaçırmayın.
NE YERSENİZ YİYİN SEVECEKSİNİZ
İtalyan mutfağı kesinlikle Türk damak tadına çok uygun. Çeşit çeşit makarnalar, pizzalar, hamur işleri, renk renk dondurmalar... Hiç kalori hesabı yapmayın, canınızın çektiğini yiyin, pişman olmayacaksınız. İsterseniz adım başı rastlayabileceğiniz pizzacılardan bir dilim pizza alın, isterseniz gördüğünüz her restorana, kafeye oturun, fiyatlar gayet makul. Elbette özel mekanları tercih ederseniz ödemeniz gereken miktar artıyor. Ama yine de özel bir yemek için, içki dahil kişi başı 60-70 avro ödüyorsunuz. Söz yemek-içmekten açılmışken hatırlatmakta fayda var, yerel halkın tercih ettiği mekanlara gidin. Özellikle turistlik bölgelerdeki kafeleri, restoranları es geçin. 'Turist işi', orada da geçerli.