Yavaş
yavaş havalar soğumaya başlamışken, güneyde hâlâ yazdan kalma günler devam ediyor. Kızgın kumlar yok belki ama masmavi durgun deniz sizi bekliyor. Kaş'ı görmeden önce uzaktan Meis Adası selamlar sizi, Antalya'dan kıvrılıp gelen yolda. Sonra Kaş'ı görürsünüz tepeden, biraz daha dikkatli baktığınızda anlarsınız Kaş'ın isminin nereden geldiğini... Yay şeklinde sahili kaşı andırır, göz de Meis'tir aslında. Yazın cıvıltısı kalmasa da sokaklarda, yine de bir mutluluk kaplar içinizi. Sakinlik sizi dinlendirir. Yerli turist artık hiç kalmazken etrafta, emekli İngiliz turistleri görürsün sokaklarda. Kaş'ın içindeki Küçük Çakıl en sıcak yaz günlerinde bile buz gibi suyuyla meşhurdur. Buradan denize girerken ürpermek yerine tam anlamıyla üşürsünüz çünkü dipten kaynak sular gelir. Hemen yanıbaşındaki Çınarlar veya Derya'da güneşlenip kendinizi Küçük Çakıl'ın buz gibi sularına bırakabilirsiniz. Ya da yolu devam edip ismiyle müsemma Büyük Çakıl'a ulaşabilirsiniz. Burada aynı koyun çevresinde farklı farklı işletmeler göreceksiniz, fiyatlar hemen hemen aynı, cam gibi denizi ise paha biçilemez. Başka bir alternatif ise Kaş'tan kalkan teknelerle Limanağzı'na gitmek... Bu da sizi tatmin etmezse o zaman en iyisi Kaputaş Plajı'na gitmek. Kaş-Kalkan yolu arasında yan yana dizili araçları görünce geldiğinizi anlayacaksınız. Yukarıdan denizi görüp heyecanlanmamak mümkün değil. Deniz sezonunu kapattık artık diyorsanız o zaman önce antik kent Xanthos'a uğrayıp sonra da Saklıkent'e doğru rotayı çevirin, macera dolu saatler sizi bekliyor. Saklıkent Kanyonu 18 kilometre uzunluğunda olup depremler ve akarsuların kayaları aşındırması sonucu oluşmuş. İlkbaharda masmavi akan suları bu mevsimde azalmış oluyor. Öncelikle gürül gürül akan azgın sulardan geçiyorsunuz sonra da kanyonda ilerlemeye başlıyorsunuz. Birkaç kilometre gittikten sonra kanyonda ilerlemek için sulardan yüzerek geçmek ya da çamura bulanmak gerekiyor. Eğer maceraya sonuna kadar atılacaksanız mutlaka mayonuzu giyin ve kanyonda gezinmek için deniz ayakkabısını yanınıza almayı unutmayın. Saklıkent geleneği olarak vücudunuza killi toprak sürmeyi ihmal etmeyin.
SOKAKLARINI GEZİN
Peki Kaş'ta neler yapabiliriz diyorsanız öncelikle sokakları keşfederek başlayın. Meydanın yanından çıkan yolun sonundaki Kral Mezarı'nı görün. Ara sokaklarına dalın, evlerini, kapılarını inceleyin, limana doğru yürüyün, deniz fenerine kadar gidin Kaş'ı bir de karşıdan izleyin. Kaş'ın 'sanatsal' dükkanı Gallery Anatolia'ya uğrayın, seramik fincanlarına göz atın. Hemen karşısındaki Voyn'da gün batımını izleyin. Nar ve limon ağaçlarının altındaki Zaika'da kebap ve mezelerin tadına bakın, Lübnan usülü tahinli köz patlıcan söyleyin. Bahçe Balık'ta Lagos balığını ve ahtapot ızgarayı es geçmeyin. Tzatziki'nin her akşam dolu masalarında bir akşam da siz yer ayırtın, sütte dil balığını deneyin. Echo ve Hijazz, Kaş'taki canlı müziğin değişmeyen adresi. Barcelona barda ise kokteyllerinizi içerken buram buram yasemin kokusunu içinize çekin, hafızanıza kazıyın, sonra tüm kış hatırladıkça gülümseyeceksiniz. Akşamları Bi' Lokma'nın önünde lokma kuyruğuna girin, sıcacık kızartılan lokmalar bitmesin isteyeceksiniz. Meydandaki Çınaraltı'nda kahve keyfi yapın, gelen geçeni izleyin. Kaş'ın en keyifli gizli bahçesi Hideaway Bar'ı kimselere söylemeyin. Enişte'nin yerinde lahmacun ve pide yemeden Kaş turunuzu sonlandırmayın. Bir de Ala Turka'dan peştamal, Sandal@'den el yapımı sandaletlerinizi almadan bitirmeyin gezinizi... Giderken gezmediğiniz yerlerini bırakın ki Kaş'a tekrar gelmek için bahaneniz olsun.
