Ülkemize
göre gezegenin tam arkasında. Pasifik Okyanusu'nun da ortasında. Neresi mi? Yeni Kaledonya. Çoğumuz haritada yerini gösteremeyebilir. Ada oldukça egzotik. Sadece renkler değil, bitki örtüsü ve dalgaların berrak suları hayrete düşürüyor. İlgimizi ise kültürlerin karışımı çekiyor. Bir yanda Pasifik Okyanusu'nun göçebelerinden gelen yerel halkın Fransız kültürüyle karışması, diğer yanda çok iyi korunmuş yerel Melanezya kültürü. 100 yıllık gelenekleri uygulayan şeflerin olduğu kabileler var. Konuştukları birçok kabile dilini (30'dan fazla) de canlı tutuyorlar. Kültürlerin karışımı, halkın adalarını çok sevmeleri burayı çekici kılıyor. Yeni Kaledonya'ya ikinci gelişimiz. Amacımız resiflere ulaşmak ve Yeni Kaledonya dalgalarında sörf yapmak.
İLK İZLENİM
Dumbea Geçişi'ndeki dalga bölgesinde kusursuz Polinezya dalgalarıyla ilgili ilk izlenimimizi edindik. Gün doğumunda Dumbea Limanı'ndan tekneyle açılıp Pasifik Okyanusu'nun ortasında bir resife ulaştık. Noumea, Büyük Ada'nın (Grande Terre) başkenti. Adaların nüfusu da eklenince, ülke nüfusunun yarısı başkentte yaşıyor. Noumea, Yeni Kaledonya'nın ticari merkezi. Rüzgar sörfünün kalbi de burada atıyor. Neredeyse her gün rüzgarlı olan efsanevi Anse Vata bölgesine ev sahipliği yapan Noumea, rüzgar sörfü meraklılarının akınına uğruyor. Buradaki insanlar, öğle vakti günlük işlerinden fırsat bulup rüzgar sörfü yapıyor, Slalomla, Canard, Mettre ve Goeland adalarını da keşfediyoruz. Yerlilerle, Anse Vata'dan körfezin dışındaki adalara uzun mesafe sörf gezileri yaptık. En yakını Ile au Canard adası. Rüzgar sörfüyle yaklaşık bir dakika mesafedeki bu adayı, herkes görmeli. Ana karaya taksi teknelerle bağlı ada, geri dönüştürülmüş sanat eserleriyle dolu.
AYAK BASMAK YASAK
Gittiğimiz en uzak ada Goeland. Bir dakikada bir ucundan diğerine yürüyebilirsiniz. Bu ada, çok sayıda sürü deniz kuşunun üreme alanı olduğu için doğal koruma alanı ilan edilmiş. Balık tutmak, hatta adaya ayak basmak bile yasak. Ama rüzgar sörfçüleri buna rağmen buraya gelmeye bayılıyor. Bunun sebebi ada değil, etrafındaki kum lagünü ve onu çevreleyen resif. İkinci haftamızda Poe'ya kamp yapmaya gittik. Noumea'nın kuzeyindeki bu küçük kumsal devasa ağaçlarla kaplı. Poe'yu şiirsel yapan suyunun rengi. Adeta yüzme havuzunun açık mavisini andırıyor. İki günümüz de rüzgarlı geçti ve bütün günü bu doğal yüzme havuzunun çevresinde sörf yaparak geçirdik. Noumea'ya döndüğümüzde dostumuz Alex bir başka olağanüstü yolculuk planlamıştı. Turkuvaz bir lagündeki kusursuz dalgalarla çevrili ıssız, küçük bir kumsal adası Tenia'ya gidecektik. Port Ouengui'de geceyi geçirdik. Buradan 40 dakikalık deniz yolcuğunun ardından adaya ulaştık. Önce Alex 10 dakikalığına suya atladı ve bize akşam yemeği için mükemmel balıklar avladı. Tenia, kusursuz bir sola dalga sunuyordu. Bu dalga ne kadar büyük olursa olsun, daima açılıyordu. Adadayken Güney İli'nin ve Loyalty Adaları'nın yerel temsilcisi Dominique Mole, kesinlikle Lifou Adası'nı da ziyaret etmemizi söyledi. Lifou'yu duymamıştık. Bir süre sonra kendimizi Lifou Feribotu'nda oturmuş, Pasifik'te beş saatlik bir deniz yolculuğuyla bir başka cennet adaya giderken bulduk! Lifou'da gittiğimiz ilk kumsal Beie du Santal'deki Peng oldu. Eski taş bina yıkıntıları bizi karşıladı. Kireç taşının oyduğu, kök sütunlarıyla dolu yeraltı mağaralarına yüzmeye gittik. Yerel rehberimiz Ingrid yanımızda olduğu için en hoş yerleri gördük ve sonunda Luengöni Kumsalı'na ulaştık. Bize göre gezegenin en güzel yerleri arasında. Turkuvaz sular, beyaz kum, palmiye ağaçları, kumsalın hemen yanında çimenler.. . Hiç rüzgar yoktu ama yalnızca bu el değmemiş doğanın ortasında olmanın zevkini yaşamak için yelkenleri kaldırdık ve kürek çekerek dolaştık.
ROMANTİK ADA
Son gün Ile des Pines'a yolculuk yapmaya karar verdik. Noumea'dan 30 dakikalık bir uçuşla adaya ulaşıyorsunuz. Ada özellikle çiftler için romantik bir kaçamak yeri olarak rağbet görüyor ve Lifou'dan farklı biçimde çok çeşitli lüks oteller barındırıyor. Ile des Pins'in, Lifou kadar otantik ve bakir olmadığını gördük. Ile des Pins'te rüzgar vardı ama rüzgar sörfü yapmamıza izin verilmedi. Çünkü yerel kabile şefleri, adalarını korumak konusunda çok titiz. Rüzgar sörfünün doğaya zararlı olabileceğini düşünüyorlardı. Elbette biz bu fikri paylaşmıyoruz. Tam bir serbest stil cenneti gibi görünen güzel, düz, rüzgarlı lagünleri gördüğümüzde ekipmanımız yanımızda olmadığı için üzüldük. Adaların sakinleri ve gelenekleri sayesinde Yeni Kaledonya'nın bir sürü doğal güzelliğinin kesinlikle daha uzun yıllar korunacağını bildiğimiz için mutluyuz!
