METİN YÜKSEL: BİZ DE SENDEN RAZIYIZ SAVAŞ ABİ...
Fısıltılı sesiyle "Geliyor musun?' diye sordu telefonda. "Geliyorum abi. Yoldayım. 20 dakika sonra yanındayım. Var mı bir isteğin?" diye sordum. "Sen gel yeter" dedi. Geceyarısı soluğu İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde aldım. Güvenlik görevlileri "Bu saatte mi ziyaret edeceksiniz Savaş Bey'i" diyerek itiraz edecek gibi oldular. "Savaş Ay'ın saati mi olur kardeşim!" diyerek merdivenleri tırmandım. Odasının kapısını çaldım. Samatya sahillerini seyrediyordu. Sarıldık, öpüştük. "Durum nedir abi? Son bıraktığımdan daha iyi görmedim seni." "İyiyim, iyiyim. Sıkıntı yok. Bir iki gün dışarı çıktım. Yedim, içtim, Şımarıklık yaptım biraz. Yordu beni." 15 yıldır mücadele ediyordu amansız hastalıkla. Gırtlağına yerleşen hastalık, önce sesini almıştı. Şimdi de hayatını tehdit ediyordu. Ameliyat olması gerekiyordu acilen. Olursa fısıltıyla çıkan sesini de kaybedecekti. Bütün ısrarlara, doktorların bütün uyarılarına rağmen fısıltılı sesinden ayrılmak istemiyordu. Zorla çıkan o sesle hayata fısıldıyordu çünkü. "Ameliyat olayım mı ne dersin?" diye girdi söze. "Doktorlar ısrarcı." "4 yıl önce olman gerekiyordu. Ol şu ameliyatı artık abi." "Kaç yıldır aslanlar gibi mücadele ediyorsun bu hastalıkla. Ameliyat mı korkutacak seni. Biliyorum. Kalan iki gram sesi de kaybetmek istemiyorsun ama hayatını riske atma. Ol şu ameliyatı." "Tamam kardeşim" dedi. "Artık inat etmeyeceğim. Olacağım bu ameliyatı." Gece gündüz yorulmak nedir bilmeyen, aldığı kokunun, duyduğu sesin peşinden koşan Savaş abi yorgundu. Duygusallaşmıştı. "İyi de" dedi. "Ameliyattan sonra toparlanmam uzun sürecekmiş. Nasıl bakacağım yüzünüze. Haber yapmasam, yazı yazmasam mahcup olurum gazeteme!" "Sabah gazetesi hayatım. Ruhum, her şeyim. En mutlu günlerimi orada yaşadım. Gazetem hep yanımda oldu. Ben gazetemden razıyım. Gazetem de benden razı mı?" "Sen gazeteyi düşünme abi" dedim. "Ol ameliyatını. İyileşmekten başka hiçbir şeyi düşünme. Daha çok güzel işlere imza atarız birlikte. Bütün çalışanlar dua ediyor sana." Ameliyat konusunda ikna olmuştu. Elini tuttum. "İyileş ve aramıza dön abi. Biz seni sessiz de severiz" dedim. Duygulandı. "Zaten yıllardır kafamızı şişirdin. Biraz sakinleş de biz de rahat ederiz" deyince karşılıklı kahkahalarla gülüştük. Bir de söz vermiştim Savaş abiye. Gazeteciliğinin kırkıncı yılı dolayısıyla muhteşem bir gece yapacaktık. Ve.. Dün. Neşeyle, muhabbetle hastanede bıraktığım Savaş abimin vefat haberi geldi. Lafın bittiği yer.. Teslimiyet ve tevekkülden başka yol yok.. Nur içinde yat Savaş abi. Sözüm hâlâ baki!
ŞABAN ARSLAN: HANİ 40'INCI YILINI KUTLAYACAKTIK
25 yıllık gazetecilik hayatımda, haberi her şeyden, hatta hayatından daha çok önemseyen bir gazeteci tanımadım. Hastalığını hiç ciddiye almadı. En yakın dostu sigaraydı. "Bırak" demekten ağzımızda tüy bitti. "Sevdiklerimi bırakmam" diyordu. Doktorları, "Yaşaması için" iki şey istiyorlardı; bir sigara içmeyeceksin, iki gırtlağını operasyonla almamız gerekiyor. İkisini de sürekli reddetti. Aylardır yalvarıyoruz, "Savaş abi yaptıralım şu operasyonu" diye. Yok, "Ben bu sesle vergi rekortmeni oldum, ona ihanet edemem..." Dün sabah da yanına uğradım. Tam 60 gün olmuş hastaneye yatalı. Yine her zamanki gibi, kadim dostu Gamze vardı yanında. Bu sefer farklı konuşuyordu. "Dün akşam Metin Yüksel yanıma geldi, beni ameliyata ikna etti. Biraz toparlayayım, ameliyat olacağım" dedi. Sonra "Şöyle karşıma otur" diyerek sandalyeyi çektirdi bana ve şimdi vasiyet gibi algıladığım şu konuşmayı yaptı: "Köprüden önceki son çıkışa geldim. Sabah benim hayatım. Gazetemi ve sizleri çok seviyorum. Benim için bir '40. yıl kutlaması' yapacaksınız değil mi? Tabii ki Savaş abi. Yeter ki sen bir iyileş de... Daha kaç kutlama yaparız. İzin alıp gazeteye götürelim seni, orada yapalım..." Sonra ayağa kalktım, kanı iyice çekilmiş ve serum iğnesi yüzünden morarmış elini uzattı. Elini öptüm, "Gidiyor musun" dedi hüzünlü bir tonla. Veda ediyor gibiydi. Ayrılırken Gamze hanıma, genel durumunu ve sigara içip içmediğini sordum. "Çok sıkılıyor. Onu bir tek haberden ayrı kalmak strese sokuyor. Az da olsa hâlâ içiyor. Sanıyorum ameliyat için geç kalındı" dedi. Evet geç kaldık. Savaş Abi'yi, bu görüşmeden iki saat sonra kaybettik. Hepimizin, Türk basınının, özellikle de 'haberin' başı sağ olsun...