Geçen gece müzisyen bir arkadaşımla stüdyoda oturuyoruz. Televizyon açık, karşımızda Hadise...
"Helal olsun kıza nasıl da zayıfladı" dememin üstüne arkadaşım ters ters yüzüme bakarak; "Saçmalama Ayşe eskiden taştı taş, şimdi bir deri bir kemik. Kızım kadın dediğin kimdir biliyor musun?"
Hayretler içinde soruyorum; "Kimdir?" "Sibel Can'dır, Sibel Can!
Şimdi gelse ömrümü veririm ona".
Bunu diyen arkadaşım da 1,65 boyunda, alternatif işlere imza atan, Beyoğlu'ndan çıkmayan, çevresinde 36 bedenden yukarı kız olmayan bir erkek.
O saniye sinirim tepeme çıktı tabii; "Oğlum peki o Rus kızlar, mankenler, sıfır beden sıskalarla bize niye nispet yapıyorsunuz, zorunuz ne? Madem Sibel Can gibi kadınlara bayılıyorsunuz, aç gezen kemik kızlarla ne işiniz var? Hasta mısınız, bizi mi hasta etmeye çalışıyorsunuz".
Arkadaşım 'sen de amma salaksın be Ayşe' bakışıyla beni aydınlattı; "Bak şimdi; o kızlar genellikle göstermelik. Şimdi moda o, yanında manken gibi kız gezdirirsen erkekler arasında havalısın, olay bu yani. Ama kadın dediğin Sibel Can misalidir; havalı, etli, seksi, yemek pişiren, dans eden, bakışları etkili, fıkır fıkır...".
Okudunuz mu kızlar, aynen böyle dedi işte. Yalanmış meğer, herşey yalanmış.
Evet! Ben de sinir içindeyim ama hâlâ mutfağa gidip istediğimi yemeğe cesaretim yok.