Cezayir'de 132 yıllık Fransız işgalini bitiren Ulusal Kurtuluş Cephesi, 30 yıllık tek parti iktidarından sonra çok partili sisteme geçildiğinde sandıkta yenildi. 1990'da yerel seçimleri yüzde 54 oyla kazanan muhafazakar İslami Selamet Cephesi, 1992'deki genel seçimleri de kazanınca ülkenin yerleşik güçleri devreye girdi. Seçimi saymadılar, ordu yönetime el koydu ve İslamcıları terör örgütü gibi lanse ettiler. 1992'den 2002'ye kadarki on yıllık iç savaşta Cezayir'de 200 binden fazla insan hayatını kaybetti.
Benzer senaryoyu şimdi Mısır'da görüyoruz. Sandıktan çıkan Müslüman Kardeşler darbeyle devrildi ve ülke İslamcılar ile laik+liberaller şeklinde büyük bir kutuplaşmanın eşiğinde. Şimdi yapılacak iş, İslamcılar terör örgütü gibi sunulmalı ve müdahale meşru gösterilmeli. Ancak medya manipülasyonunda bu sefer aktörler değişmiş görünüyor. Önce Cezayir'den bir örnek:
"Radikal İslamcılar, Cezayir'deki beş saldırıda bir bebeğin başını kesip 83 kişiyi öldürdü. Saldırıyı üstlenen olmadı." AP ve Reuters'ın Cezayir'den servis ettiği bu haber, 1 Ekim 1997'de Telegraph, Guardian ve Times gazetelerinde bu şekilde yayınlandı. Saldırıyı üstlenen olmamıştı ancak İslamcıların terörist olduğuna yönelik algı, Batı medyasında sistemli bir şekilde işlendi. Sadece Robert Fisk ve iki isim daha, sivillerin öldürülmesinde cuntacıların parmağı olduğunu yazabildi: "28 kişinin kafasının kesildiği bir köye yapılan baskından dönen askerin kıyafetleri arasında takma sakal vardı. Askerler, İslamcı kılığında köylüleri katletmişti."
Mısır'da ise Batılı demokrasilerin sessiz kalmasına rağmen Batı basını kanlı müdahaleyi yansıttı. Tabi, Müslüman Kardeşler kamplarında silah bulunduğu yalanına ortak olmaktan da çekinmedi. Ancak Arap basını, Mısır'daki katliamı tamamen görmezden gelip "Teröristlere karşı haklı müdahale" olarak sundu ve darbeci Sisi'yi alkışlayan açıklamalar manşetlere yerleşti.
Dün Cezayir'de Batı medyasının yaptığı çarpıtma haberleri bugün Mısır'da Arap basını yapıyor, hem de daha nobran bir şekilde.