Türkiye'nin en iyi haber sitesi
EMRE AKÖZ

Emanetten emanete fark var!

Katı İslamcılar, orduya 'din düşmanı' derler. Bu yanlıştır.
TSK, sokaktaki vatandaşın dinden kopmasını asla istemez. İşte geçmişten iki olay... Bunlardan birincisi 12 Eylül 1980 darbesinden sonraki dönemdir.
Darbeye meşruiyet kazandırmak için Kenan Evren kentleri dolaşarak konuşmalar yapmıştı.
Bu konuşmaları ayet ve hadislerle süslüyor, bol bol dinden imandan söz ediyordu.
O dönemden kalma bir afiş vardır. Afişin ortasındaki büyük fotoğrafta, Kenan Evren ve darbeci şürekasını görmekteyiz.
Afişin üst kısmında ise Atatürk ve Evren'in fotoğrafları karşılıklı yerleştirilmiş.
Alt kısımda ise Mehmet Akif Ersoy ile Gazi Osman Paşa'nın renkli ve gerçekçi resimleri göze çarpmakta.
12 Eylül darbesinin genel ideolojisinin Türk-İslam Sentezi olduğu hep söylenmiştir.
'Nur Cemaatinin' önemli isimlerinden Erzurumlu (Mehmet) Kırkıncı Hoca'nın Evren'e bir mektupla önerdiği "milleti, din dersleriyle güçlendirme" fikri aynen uygulanmıştır.

***
Diğer olay ise, 'Lahika-1' adıyla kamuoyuna yansıyan Eylül 2007 tarihli psikolojik harekat belgesidir.
Bu belgede apaçık bir biçimde, "savaşta ölüme gidecek adam bulmak amacıyla dinin desteklenmesi gerektiği" söylenmekteydi.
Özetle hem rejimi tahkim etmek, hem de itaatkar askerlere sahip olabilmek için, dini değer ve duygular desteklenmiştir.
Çünkü halk için şehitlik çok önemli bir mertebedir. Şehit olan kişinin doğrudan cennete gideceğine inanılır.
Yukarıda anlatmaya çalıştığı nedenlerden dolayı ordu işte bu inanca halel gelmesini istemez.


***
Öte yandan TSK, halkın sahip olduğu bu değerlerle siyasete katılmasını engellemek için elinden geleni yapmıştır.
27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerinden sonra yeniden yazılan anayasalarda; kendisinin ve kendisi gibi düşünenlerin (yargı erbabı) konumunu adeta dokunulmaz hale getirmiştir.
Şartlar böyle olunca, GK Başkanı Org. İlker Başbuğ, aynı cümle içinde, hem kurum olarak '5003 şehit' verdiklerini, hem 'bugüne kadar dünyada eşine hiç rastlanmayan bir başarı' gösterdiklerini belirtip, ardından da mücadelenin 'artan bir kararlılıkla devam edeceğini' söyleyebilmektedir.
Yani "bölücü terör örgütüyle savaş" sürüyor... Şehit verilmeye devam ediliyor... Ve bu durum eşine rastlanmamış bir başarı sayılıyor!
İlginç bir akıl yürütme biçimi.

***
Bu bağlamda, yürek burkan şehitler meselesi hep gündemde.
Mesela dün GK Başkanı, "TSK, bize emanet edilen Cumhuriyet ve devletimizin ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet yapısının her zaman savunucusu ve koruyucusu olmuştur. Bundan sonra da olmaya devam edecektir" diyordu.
O arada gazeteciler, günlerdir konuşulan el bombası olayını sordular ve Başbuğ'dan şu cevabı aldılar:
'Yeter artık, burada Zafer Bayramı'nı kutlamak için bulunuyoruz...'
Cumhuriyet, üniter devlet ve laiklik, ne zaman ve nasıl orduya emanet edildi? Bu belli değil.
Ancak gencecik delikanlıların, aileleri tarafından orduya emanet edildiği apaçık; öyle değil mi?
Başbuğ, şehit askerlerden Ali Osman Altın'ın babasını ve ablasını da iftar yemeğine davet etmiş; verdiği cevabın, ordunun şehitlik konusundaki geleneksel tavrıyla uyuşmadığını fark etmiş olsa gerek.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA