Dönüyor dolaşıyor, aynı şeyleri tartışıyoruz. Örneğin "Ilımlı İslam" meselesi. 2007 yılında bu konuyu epey konuşmuştuk.
ABD'nin eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Holbrook, Türkiye ve Malezya'yla ilgili "Ilımlı İslam" tabirini kullanınca bizde yaygara kopmuştu: "Türkiye, Malezya olacak." (Sabah, 26 Eylül 2007)
Halbuki Amerikalının 'Ilımlı İslam' (Moderate Islam) derken kastettiği... Askerlerinin, diplomatlarının ve şirketlerinin; canlı bombalarla saldırıya uğramadığı... Demokrasinin çalıştığı İslam ülkeleriydi (Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeler.)
Bunlardan iki tane vardı: Türkiye ve Malezya... Yani Ilımlı İslam, ABD'nin bakış açısını yansıtan bir tabirdi.
Aradan beş yıl geçti. Köprülerin altından çok sular aktı. Laikçi paranoya sustu ama bu kez de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'ndan aynı itiraz geldi:
"Ülkeleri böyle tanımlamak doğru değil. Siyasi akımlar için kullanılır da ülke için nasıl kullanılacak? (...) Hıristiyanlar için, Yahudiler için kullanılmayan bir tabir, niye Müslüman ülkeler için kullanılıyor?"

Satır arasındaki itiraf
Davutoğlu'nun son cümlesi, iddiasıyla tezat oluşturuyor ve meselenin esasına işaret ediyor:
ABD, Hıristiyanlık ya da Yahudilik referanslı bir siyasi şiddetle karşılaşmış değil ki... Din bağlamında tehdit, siyasallaştırılmış İslam'dan, yani İslamcılıktan geliyor.
İşte film olayı... İslam adına hareket eden milyonlarca Müslüman... Üç-beş provokatörün kabahatini, ABD'nin üstüne yıkmadı mı? İslam adına cinayet işlemedi mi?
Peki ya Türkiye? Protestolar yükseldi ama diğer ülkelerdeki gibi bir kalkışma olmadı. Çünkü dindar Başbakan Erdoğan kışkırtıcılara yerden yere vurarak kitleleri sakinleştirdi. (Kendi tabiriyle "paratoner oldu" ve "gazını aldı.")
Dikkatinizi çekerim: ABD'nin "Ilımlı İslam" dediği Malezya'da da vahim olaylar meydana gelmedi.
ABD işte bu barışçı ve sağduyulu tavır karşısında memnun oluyor ve onu diğerlerinden farklılaştırmak için, "Ilımlı İslam" diyor. Varsın Davutoğlu itiraz etsin...