İdris Kardaş

İdris Kardaş

08 Ocak 2018, Pazartesi

Demir Kilise: İslamofobiklerin matemi

"Patriği anma Sultanı an. Patriği anma Sultanı an."

O günlerde ahşap olan ve geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın girişimiyle tekrar restore edilen Demir Kilise yani Aziz Stefan kilisesinde 3 Nisan 1860'da paskalya töreni düzenlenir. Törende Episkopos, Rum patrikliğine olan bağlılıklarını redderek Bulgar kilisesinin bağımsızlığını ilan eder. Ayinde, Rum patrikliğinin adının anılması gereken bölüme gelindiğinde, ayine katılan halk yukarıdaki gibi bağırmaya başlar. O gün Bulgar kilisesi için dönüm noktasıdır.

Sultan Abdulaziz ile de iyi ilişkileri olan Bulgar Stefan Bogoridi, kendi evinin de üzerinde olduğu arsayı bir Bulgar kilisesi kurulması için hibe eder. Rumların, Bulgarlara olan zulmünden dolayı Eylül 1848'de Padişah'a bir mektup yazarak izin ister. Padişah daha sonra bu izni verir ve kilise ahşap olarak inşa edilir. Rumlar ile Bulgarların arasındaki husumet dolayısıyla konu sürekli gündeme gelir ve Osmanlı idaresi sorunları çözmek için Rumlarla Bulgarlardan oluşan komisyonlar kurar ve uzun süre çatışmalar, sorunlar devam eder. Yıllar sonra 1860 yılında Nisan'da yukarıdaki ayin ile Bulgar cemaati önemli bir adım atar.

Ancak henüz bağımsız bir kilise kurma fikri çok yenidir. Ancak 1870 yılına gelindiğinde Sultan Abdulaziz, Bulgarların Patrikhane'den bağımsız bir kilise kurmasına izin veren Ferman'ı imzalar. Şu an demir ama o zaman ahşap olan kilisenin bahçesinde şükran ayini ve konuşmalar yapılır. Halk hep bir ağızdan, "Yaşasın Sultanımız, Yaşasın onun vekilleri" diye sevinç naraları atar. Bulgar loncaları ve halk Padişah'a teşekkür telgrafları yollarlar. Sultan Abdulaziz fermanıyla Bulgar Erksarhlığı (dini açıdan bir nevi valilik) kurulur. Yıllar sonra 1889 yılında bu ahşap kilisenin yerine daha ihtişamlı bir kilise inşa etmek için izin alınır. Ve bugünkü Demir Kilise kurulur. Osmanlı'nın ilk prefabrik yapısıdır. Dünya üzerinde ayakta kalan iki kiliseden biridir. Mimarı, Beyoğlu İstiklal Caddesi'nden de adını bildiğimiz Ermeni Josef Aznavur'dur. Açılışı sırasında Rumlarla Bulgarlar arasındaki ihtilaftan dolayı olaylar çıkabileceğine dair istihbarat kayıtları Başbakanlık arşivlerinde kayıtlıdır.

İşte o günden tam 150 yıl sonra o kilisenin yenilenme çalışmaları Türkiye tarafından yapıldıktan sonra tekrar açılır. Bulgarların 150 yıl önce Rum kilisesinden bağımsızlığını ilan ettikleri Demir Kilise'nin açılışına Rum Ortodoks Patriği I. Bartholomeos da katılır. İşte Türkiye'nin gücü tam olarak buradan geliyor. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın zihin dünyası ve eşitlik temelli dünya tasavvuru tam olarak bu gücün kaynağını oluşturuyor. İşte tam da bu yüzden Batılının kafası karışıyor. İşte tam da bu yüzden milyarlarca dolarlar harcayıp medyada, düşünce kuruluşlarında algı çalışması yaptırıp Erdoğan'ı otoriter bir lider olarak kodlamayı başaramıyorlar. İşte tam da bu yüzden yargının, emniyetin ve hatta ordunun içerisine sızdırdıkları adamları başaramıyor.

Erdoğan oyunu onların kurallarına göre oynayan ama aynı zamanda insanların, halkların çıkarlarını küresel vesayet odaklarının çıkarları üstünde gören bir liderlik yürütüyor. Türkiye ve Erdoğan sadece Doğu için değil, Batı için de iyi bir fırsattır. Bu açıdan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasının şu bölümünü özellikle kayıt altına almakta fayda var.

Fatih Sultan Mehmet başta olmak üzere ecdadın inanç ve ibadet özgürlüğü konusunda İstanbul'dan Bosna'ya, Kudüs'ten Selanik'e kadar çok sayıda tarihe mal olmuş fermanlarının, emirnamelerinin, belgelerinin mevcut olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan;

"Tarihin belirli bir döneminde yaşanmış acı hatıralar, bizlerin çok daha uzun ve çok daha köklü olan birlikte yaşama tecrübemizi gölgelememelidir. Onun için biz de şu var; kesrette vahdet anlayışı var. Bu bizim aslında tüm inançlara, düşünceye, vesaire yaklaşımımızı gösterir. Yani çoklukla birlik. Biz işte bu anlayışla ülkemizin her köşesinde diğer dinlere mensup vatandaşlarımızın ibadethanelerini ayağa kaldırmaya, bunlara yönelik çalışmalar yürüttük, yürütüyoruz. Son dönemde, ülkemizde Edirne'deki Büyük Sinagog, Gökçeada'daki Aya Nikola Kilisesi, İskenderun'daki Süryani Katolik Kilisesi, Diyarbakır'daki Sur Ermeni Protestan Kilisesi, Gaziantep'teki Nizip Fevkani Kilisesi, Cunda'daki Taksiyarhis Kilisesi, Edirnekapı'daki Aya Yorgi Kilisesi'nin de aralarında bulunduğu 14 ibadethane onarımdan geçirilmiştir. Demir Kilise, bu işin finalidir, son örneğidir. Havra, şapel, kilise gibi dini mekanların onarımlarını önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz. İstanbul, Demir Kilise'deki ibadet özgürlüğü ile Filibe Muradiye Camisi'ndeki ibadet özgürlüğünü birbirinden ayırmıyoruz."

Özellikle son cümle çok değerlidir ve Erdoğan'ı Erdoğan yapan zihniyetin en kıymetli kodlarını içinde barındırır. Eşitlik ve hak temelli bir dünya inşasının mümkün olabileceği umudu ve iradesi bizim bugün en kıymetli hazinemiz ve farklılığımızdır ayrıca. İslam düşmanlığı yapanların, Müslümanları terörist kavramı ile eşitlemeye çalışanların yüzüne ağır bir tokattır Demir Kilise. Kardeşliğe vesile olsun.

SON DAKİKA