Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Bugün de erken ötelim

Başbakan yeni Anayasa'nın daha şimdiden tartışılmasını istemiyor galiba...
Haklı da, çünkü bazı aydınların ara sıra "Anayasa'yı konuşalım" gibi çıkışları gazete sayfalarında davulcu yellenmesi gibi kaybolup gidiyor.
Politika bir "zamanlama sanatı" olduğuna göre, Anayasa konusu gündeme sonbahar aylarında gelecek. Yeni meclis çalışmaya başladıktan sonra (temmuz başında "usulen" toplanır, sonra hemen tatile girer.)
Gelmesine gelecek de, koltuk sayısı açısından "eskisi gibi üç yüz küsurlarda kalmış" bir iktidar partisi mi getirecek, yoksa "üç yüz altmış yediyi geçmiş, dört yüze yaklaşmış" bir iktidar partisi mi? (Önümüzdeki seçimin sorusu budur, "kim kazanacak" falan değil!)
Öyle ya da böyle, başbakan seçim kampanyasında bir yandan geçmiş başarılarını över (hakkıdır), bir yandan Kılıçdaroğlu'nun atacağı saçmasapan çamurlara laf yetiştirmeye çalışırken (ne yazık ki mecburdur), bir yandan da yeni Anayasa'yı "şöyle bir vaadedip" geçecek.
Lafın içini doldurmayacak.
Örneğin "Kürt meselesini" birkaç ay daha askıda bırakmayı tercih ediyor. Genel bir "özgürlük ve demokrasi" çerçevesi çizip geçiyor.
Biz de erken ötüp lafımızın yele savrulmasını istemeyiz doğrusu...
Ama gene de kafamızda soru işaretleri birikiyor.
Başbakan "halk hazırlayacak" dedi kesti örneğin.
Tarihte halkın hazırlayıp sunduğu hiçbir anayasa hiçbir ülkede görülmemiş olduğuna göre, herhalde "halkın temsilcileri" demek istedi.
Bir meclis komisyonu mu kurulacak?
Yoksa meclis dışı bir "uzmanlar heyetine falan" mı ısmarlanacak taslak? ("Karma" da olabilir, şişe "bir et bir domates, bir et bir domates" dizer gibi, iki mebus, bir profesör, üç mebus, bir gazeteci, bir doçent.)
"Sivil toplum kuruluşları" falan gibi iri palavraları da lütfen bir kenara bırakalım.
O sivil kuruluşların bir kısmı sivil değil, bir kısmının da ne dediği ne yaptığı, reformlara nasıl taş koyma yanlısı olduğu meydanda!
Örneğin ADD denilen örgüte bir sorsun bakalım nasıl bir hakaretle karşılaşır...
Herhalde kendisine buram buram kin ve nefret güden "Aydın Doğan-Zafer Mutlu medyasına" da danışmanın anlamı yok...
Karınca kararınca iş başa düşüyor galiba. (Bizler hükümet yandaşı, iktidar yardakçısı değil miyiz canım?
Yediğimiz küfürler bari bir işe yarasın.)
Erken olmakla birlikte, elimiz değdikçe şu yeni Anayasa'nın hiç olmazsa "anahatlarını" sorgulayalım.
Aklıma ilk gelen soruyu soruyorum:
2012 Anayasası'nda, "değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez" maddeler gene olacak mıdır?
"Sosyal hukuk devleti"
falan gibi en azılı faşistin bile itiraz edemeyeceği genelgeçer lafazanlıkları kastetmiyorum...
"Dili Türkçe'dir" ibaresi, "resmi dili Türkçe'dir" diye düzeltilecek midir örneğin?
Onu bunu bilmem, herhalde "yeni Anayasa'nın Türkçesi" de bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Yeni Anayasa kısa, kesin ve açık seçik olmak zorundadır. İçinde çift anlamlı kelimeler, isteyenin istediği yere çekebileceği "lastikli ifadeler" bulunmamalıdır. "Kanunla düzenlenecek" ayrıntılar Anayasa metnine boşu boşuna girmemeli, ilkeler ve anahatlar çizilip bırakılmalıdır.
Kenan Evren'in seçilmiş değil "atanmış" adamı Profesör Orhan Aldıkaçtı'nın bir "hukuk utancı" oluşturmuş "berbat Anayasa dili" tarihe karışmalıdır.
Şimdi sırası mı bütün bunların?
Değil ama şimdiden yazdım.
Hep öyle olmuyor mu? Biz yazıyoruz, aradan bilmemkaç ay geçiyor, aaa, Engin Bey söylemişti...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA