Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ENGİN ARDIÇ

Pezevenk tangosu

Karanlık bastırınca o bozbulanık, çamurlu akan Spree Nehri birşeye benziyor... Suda yansıyan ışıklar... Karşı kıyıda Friedrichstrasse istasyonundan gelip geçen trenler... Tıpkı resimlerini gördüğüm yirmili yılların Berlin'i...
Tiyatrodan çıkmışım (Berliner Ensemble), hemen yanında, Schiffbauerdamm kıyısında nehire bakan ünlü Ganymed lokantasının taraçasına oturmuşum, dudaklarımda az önce seyrettiğim "Üç Kuruşluk Opera"nın ünlü "pezevenk" tangosu: "In einer Zeit, die nun vergangen ist... (...) In dem Bordell, wo unser Haushalt war..."
Şimdi artık geçmiş olan bir zamanda, bize yuva oldu o genelev!... "Korsan Jenny" rolünde Angela Winkler, "Sustalı Mack" olarak Stefan Kurt karşılıklı söylüyorlar...
Bu lokantaya, ellili yılların başlarında, oyundan çıkınca Bertolt Brecht ile eşi Helena Wegel gelirlermiş, bir de komünist kodamanlar... Bakarsın birazdan Angela Winkler de damlar...
Kendimi çimdikliyorum, gençliğimizde bir efsane şeklinde zihinlerimizde yer eden Berliner Ensemble'a bu ikinci gelişim, üstelik geceyarısını geçirmeden Batı Berlin'e dönmek zorunluluğu da yok, çünkü artık bu şehrin doğusu batısı yok.
"Bizim arslan parçası solcu tiyatrocular niçin Brecht oynamazlar?" diye de sormuyorum artık, Brecht'i hiç sevmeyen Hasan Celal Güzel'i mutlu etmek için değil, çapları yetmediği için, bunu biliyorum.
Döndüm, bir de okudum ki, araştırma yapılmış, 62 milyon vatandaş tatil yapamıyormuş...
"Benim emekçi halkım yemeye bir lokma kuru ekmek..." tantanasına başlamadan önce iki dakika düşünelim: Yapamıyor mu, yapmıyor mu?
Herhalde herkesin, iki haftacık da olsa, yıllık izini vardır. "Dükkânı bırakamayan" serbest meslek sahipleri ayrı, o da onların zavallılığı.
Basında "koltuğumu kaparlar" diye dükkânı bırakamayan ve yıllardır aralıksız yazanların zavallılığı gibi bir şey...
Burjuva tatile gitti mi gelmek bilmiyor. Öğretim görevlilerinin dört aylık "kebabı" diğer bir aşırı uç. Fakat çalışan insanlar? Bizim gibiler?
Yapan yapıyor, yapamayan da "memleketine" gidiyor.
Tatil, bir şehirli geleneğidir. Şehirliliğin ölçülerinden biridir. Köylü tatil yapmaz, köylü izin aldığında köyüne gider gelir.
Benimle Almanya'ya gelsin de Brecht seyretsin demedim. Ama niçin gidip bir deniz kıyısına bir haftacık yanlamaz?
Çoğu denize girmeyi bilmediği, çoğu yüzme bile bilmediğinden... (İstanbul kıyılarında pisi pisine boğulup giden gençlerimizi hatırlayalım)... Ama esas olarak köyünden "henüz" kopamadığından.
Tanıdığım bir köylü çocuğu var, eskiden her yıl yaz aylarında muntazaman köyüne gider gelirdi, birkaç yıldır kendini Antalya'ya atıyor, çünkü "yerleşti"...
Türkiye'de tatilciliğin tarihçesi, şehirleşmenin tarihçesidir. Giderek gelişecektir. Henüz yetersiz de olsa toplum iyi yoldadır.
O sizin "ne yazık ki tatil yapamayan zavallı emekçileriniz" arasında öyleleri var ki, sahip olduğu altınlarla Berlin'de hem Adlon Oteli'nin kral dairesini kapatır hem de Berlin Filarmoni'nin bütün konser biletlerini.
Biz en ucuz odasında kalıyoruz, paramız ancak yetiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA