Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Pazar notları: Küçük kırgınlıklar

Siyaset ve kriz olgusu günümüzün ikiz kardeşleri. Siyaset artık kriz ihtimalini değerlendirmek, krizi aşabilmek, krizi öteleyebilmek anlamlarına geliyor. Belki en çok da krizi yönetebilmek anlamına... Fakat bütün bunlar esas krizin üzerini örtemiyor. Nedir o? Siyaseten "iyi ve güzel" olanla, ahlaken "iyi ve güzel" olan arasındaki kopukluk!

***

Küçük kırgınlıkları küçük görmemeli! Büyük yalnızlıkların ardında küçük kırgınlıkların birikimi vardır. Şaşırtıcıdır ama insan büyük kırgınlıkları daha kolay aşıp geçer. Çünkü nefret dayanışmaları, toplu öfke ayinleri hemen imdada koşar!
***

Bir mektubun satırları arasına gizlenip yarım kalmış bir şiirin ipini koparmış dizesi: "Tut-up atma, tut beni, tut-uştur beni."
***

Soğuk Adriyatik rüzgârlarına açık bir adada dolaşırken gücüm tükeniyor. Bir kapı eşiğine çöküveriyorum. Karşımda hem uzun geçmişin hem de denizin tuzu ve neminin darbesini yemiş üç katlı bir ev. Tuhaf şey! Ön cephesini kaplayan yosunlara, pencere pervazlarının fena halde yıpranmışlığına, yağmur oluklarının delik deşikliğine rağmen pek canlı, pek kıpır kıpır bir izlenim uyandırıyor insanda. O kadar ki, bana da sirayet ediyor bu duygu! Yerimden toparlanırken anlıyorum: İkinci kattaki minik balkonda üç saksı sardunya ve yanlarında duran turuncu renkli teneke kova... ah, nasıl da hayat dolular!
***

Anlaşıldı, bahar yine bize uğramadan gelip geçecek. Olsun! Yaz var! Yeter ki, gelecek yazın değerini bilelim. Hayır, denizden, kumdan, tatilden, yazlıklardan söz etmiyorum. Yazın "sevinç mevsimi" oluşundan; tarihin en derin sınıf ayrımını oluşturan "mutsuzlar" ile "mutlular" arasındaki çelik duvarı eriten sıcaklığından; bütün hırsları dindiren tatlı uyuşukluğundan söz ediyorum. Ey yaz! Sen de bekletme bizi, vaktinde gel!
***

Aşkı poz vermek sananlar var. Fotoğrafta daha iyi çıkmak gibi bir şey...
***

Beğenmedikleri erkeği sevmek için çırpınıp duran kadınlar... Başkaları beğendiği için bir kadını sevdiğini sanan erkekler... Ne çoklar!
***

Aşk... Bazen kırmızı, bazen turuncu. Hatta biraz eflatun. Yani çoğu zaman tan yeri.
***

Telefon açıp sormuş: "Abi, sesin soluğun çıkmıyor, hayırdır, inziva mı?" Karşıdan bir yutkunma sesi gelmiş önce, sonra da hırıltılı bir cevap: "Hayır! İnziva değil, kendi içimde bir intifada!"

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA