Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HAŞMET BABAOĞLU

Mutluluk, tatmin, huzur!

"Bu kitabı okuyan insanlar mutlu oluyorlar, bunda ne kötülük var demiştiniz ya... Ya gerçekten mutlu olurlarsa? Bunu düşünmüş müydünüz?" diye telaş içinde bağırıyordu yayıncı...
Yayınevinin editörleri şaşkındı.
Tıka basa özlü sözlerle dolu sıradan bir kitap yayımlamışlar, fakat ne olduysa olmuş, kitap salgın gibi etrafı sarmıştı.
Taksi şoförü, borsacı, CEO, işçi...
Herkes kitaptaki tavsiyelere uymuştu.
Bağımlılıklar terk edilmeye, iş güç düzeni umursanmamaya ve "anlamlı bir hayat" üzerine kafa yorulmaya başlanmıştı.
Tabii ilk önce tütün ve alkollü içki sanayii kepenkleri indirmişti.
Borsa fena sarsılıyordu.
Değişimden ilk olarak "geçici hevesler" kültürüne bağlı orta sınıfın yüksek gelirli kesimi etkilenmişti.
Güzellik ve yaşam tarzı endüstrisi hapı yutmak üzereydi. Calvin Klein mankenleri ellerinde "açız!" yazılı pankartlarla iş arıyorlardı.
Acil toplantı yapan yayıncı ne istediğini çok açık ifade ediyordu: "Bu treni raydan çıkartmak, tavsiyelerin yanlışlığına okuru ikna edecek yeni bir kitap bulmak zorundayız!"
Neden mi?
"Çünkü ekonomimiz insanların zayıflıkları, kötü alışkanlıkları ve özgüvensizlikleri üzerine kurulu. Moda. Hazır yemekler, lüks arabalar, seks oyunları, teknolojik oyuncaklar, diyet merkezleri, saç ekim klinikleri, alışveriş cümbüşü, medya sektörü... Hepsi tatminsizliğimizden geçiniyor. İnsanların gerçekten mutlu olması demek, kıyametin kopması demektir. Tarihin sonundan söz ediyorum size..."

***

Bu olay Will Ferguson'un hınzırca kaleme alınmış "Mutluluk" adlı romanında geçiyor.
Belki hatırlarsınız, romandan birkaç hafta önce Bize Müsaade programında söz etmiştim.
Ferguson'un ilk baskısı 2002'de yapılan 400 sayfalık romanında dalgacı bir dille kafamıza çaktığı gerçek şu...
Kapitalizmde mutluluk ve huzur kavramları bir "imkân"ın işaretleri değil, hayal endüstrisinin ürünleridir.
"Kişisel gelişim" üzerine sade suya tirit gevezelikler de öyle...
Kimsenin gerçekten mutlu olması veya en geniş anlamıyla "mutmain" bir hayat sürmesi istenmez.
Çünkü yıkıcıdırlar.
Bu yüzden "hikmet" geleneği de modern bilimin boşluklarını kapatacak bir süs haline çevrilir.
***

Geçenlerde bu romanı kitaplığımda sıkışıp kaldığı yerden çıkartıp tekrar okumaya başlamıştım ki...
Kırk, elli sayfa kadar sonra bıraktım.
Fazlası kendi kendine gevezelik.
Hatta sıkıcı!
Bizzat yaşayarak biliyoruz zaten...
Tek başımızayken yakındığımız ne varsa, hepsinin altında birlikte çektiğimiz mahkûmiyetin payı var.
Yanlış bir düzende doğru yaşamak mesela... Mümkün mü? Ne kadarı mümkün?
Elbette kalbimizi ferah tutarak ve umutsuzluğu kışkırtmadan fakat ara sıra bunları konuşmaya başlasak...
Fena mı olur?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA