Kendimizi iyi hissetmediğimizde...
Biraz başımız dönse mesela...
Yaslanacak bir yer ararız.
Veya işler kontrolden çıkar gibi olduğunda...
Tutunacak sağlam bir dal olsun, güzel ve üzerinde anlaşılmış bir kural bizi bağlasın isteriz.
Vardır nitekim.
O yüzden deriz ve biliriz zaten; "Her şeyin bir adabı vardır!"
***
Bu çerçeveyi bir kez kaybettik mi...***
Bu yüzden küfür bütün sokaklara girip çıksa bile siyaset sokağında dolaşmayacak arkadaş!
Net!
Hele hele Meclis kürsüsünden yine küfürler eşliğinde savunulmayacak!
Ama birileri bu tavrı alışkanlık haline getirmişse, artık kişisel bir yanlıştan veya edepsizlikten ötede bir tutumla karşı karşıyayız demektir.
Bu basit bir gelişme değildir.
Bir tür "yıkım projesi"dir.
Toplumun her dönemde sağ ve sağduyulu kalan temel dokusunu, bütün kesimleri birbirine bağlayan ipliklerini çözmeye yönelik "siyasi bir çalışma"dır.
O yüzden de üzerinde dikkatle durmayı gerektirir.
***
ONLAR KAZANACAK, BİZ KAYBEDECEĞİZ, BÖYLE Mİ?
İki haber...
Birincisi...
Merck ve Pfizer şirketleri, Kovid belirtileri görüldüğü anda hemen kullanılırsa hastaneye yatışları önleyeceğini iddia ettikleri ilaçlarını kamuoyuna duyurdular.
Eh, aşı konusu sarpa sarmaya başlamıştı ve kimseye "Hadi şimdi kolları sıva ve 5. dozunu yaptır!" demek kolay olmayacaktı.
Yani artık sadece hasta olanları korumaya almanın zamanı gelmişti.
Ama bir dakika!
İkinci haber "korku atmosferi"nden asla geri adım atılmayacağını, insanlığın rahat bir nefes almasına izin verilmeyeceğini gösteriyordu.
Neden?
Çünkü Bill Gates yine konuştu ve "Bir biyoterörist on havalimanına çiçek hastalığı bıraksa, dünya ne yapabilir?" diye sordu.
Var mıdır Gates'in yine bir bildiği?
Benim bildiğim şu...
İlaç şirketleri kazanıyor, kazanacak...
Gates kazanıyor, kazanacak...
İnsanlık kaybediyor, böyle giderse hep kaybedecek.
