Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Türkmenistan dönüşünde Esenboğa Havalimanı'nda bir gazetecinin başörtüsü tartışmaları ile ilgili sorusu üzerine "Bu türban konusundan bıktım açık söyleyeyim" diye cevap verdi ya...
Aslında bu cevap düşüncelerini, öfkelerini, tepkilerini ve takıntılarını listelemeye meraklı herkese ilham vermelidir.
"Bıkmak" sadece Cumhurbaşkanına ait olmaması gereken bir insanlık hakkıdır.
"Bıktığım şeyler" içerikli listeleri toplumun değişik kesimlerinden insanlar da yapmaya başlarlarsa, ülke gündeminin bıktırıcı özellikleri açığa çıkar.
Siyasetçiler ve kamuoyu oluşturan tüm odaklar, takılmış plaklara benzemekten kurtulurlar.
"Kürtçe konuşulmalı mı", "Neden hâlâ Atatürk'ü anlayamadık", "Boğaz'a köprü bir tuzaktır", "İç ve dış düşmanların tehdidi", "Bu salı hangi lider en ağır konuşmayı yaptı" benzeri konular, güncelliklerini yitirirler.
Bunun yerine "Ergenekon dosyası açıldığından beri faili meçhul cinayetler nasıl sona erdi" doğrultusundaki konuları irdelemek akla gelebilir.

Döviz ve liramız
Veya "Kurban Bayramı tatilinde yurtdışına gidenlerin tümü Beyaz Türkler midir" benzeri sosyolojik meraklar seslendirilir.
"Dövizle bedelli askerlik yapılabilirken Türk Lirası ile bunun mümkün olmaması, ekonomimize duyulan güvensizliğin yansıması mıdır" içerikli tartışmalar başlayabilir.
Neyse...
İsterseniz Cumhurbaşkanı Gül'ün bıkkınlığını ifade eden sözlerinin tamamını hatırlayıp bıkkınlık listeleri yapmayı düşünenlere ışık tutalım:
"- Sanki Türkiye'nin başka bir meselesi yokmuş gibi, sadece her oturumda bu, her şeyde bu. Televizyonlara bakıyorum, konuşulan mevzular bunlar, bunlar, bunlar. Yani bırakın herkesi serbest bırakın, herkes ne düşünüyorsa konuşsun. Ne istiyorsa yazsın, ne istiyorsa giysin. Zaten bu konu üniversitelerle ilgili bir konu. Üniversitelerin dışında herhangi başka bir tartışma yok."