Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Sanki dünyada sadece biz Türkler mi yorgunuz?

Son kuşaklar zamanı hızlandırılmış biçimde yaşadılar. Siyasi ve ekonomik krizler, darbeler, ideolojik kamplaşmadan kaynaklanan istikrarsız dönemler, bölücü terörün sebep olduğu güvensizlik duygusu...
Ve dünyaya açılma sürecinin yansımaları...
Anadolu sermayesinin oluşturduğu yeni sınıflar.
Hızlı kentleşme, alt kimliklerin üste çıkması, çevrenin merkeze yerleşmesi...
Askeri demokrasiden sivilliğe geçiş, resmi ideolojinin görmezden geldiği gerçeklerin kabul edilmesi...
İçinde bulunduğumuz dönem bütün bu olguların ürettiği "Yeni Türkiye"nin yeni alt ve üst yapısının oluşturulması dönemi olmak zorunda.

Sadece bizler mi yorgunuz?

Bu arada siyasal ve ekonomik kurumları değişime uyarlı hale getirmek ve güçlendirmek durumundayız.
Bazıları için sadece biz Türklerin yaşadığı bir yorucu dönem bu sanki.
Oysa değişim tüm dünyayı etkiliyor ve tüm toplumlar son çağı nefes nefese yaşadı.
Stroud kasabasındaki bir fabrikada işçilik yapmak için 1960'ların başında İngiltere'ye giderken Marksist anlamdaki "Sınıf farkı" kavramını kitaplarda okuduğum kadar biliyordum.
Bu zenginle yoksul arasındaki farktan öteye bir olguydu.
Üretim araçlarına sahip olanlarla emekleri ile var olanlar arasındaki uçurumu ve sömürü ilişkisini ifade ediyordu sınıf farkı...
İngiltere'deki fabrikada çalışırken sınıf farkının toplum kültürünün bir parçası olduğu zaman, nasıl yansımalar gösterebileceğini de gördüm.

Otoparktaki sınıf farkı
Örneğin fabrikanın otoparkında, her araç için sahiplerini belirleyen tabelalarla yerler ayrılmıştı.
Fabrikanın sahibi olan kişinin Rolls Royce'unun park edileceği bölümdeki tabelada patronun adının önünde "Sir" unvanı da yazılıydı.
Fabrika müdürlerinin araçlarını park edecekleri yerlerdeki tabelalarda da müdürün adından ve soyadından önce "Mr." ibaresi yazılıydı.
İşçilerin araçlarını park ettikleri bölümlerdeki tabelalarda ise "John", "Smith" gibi sadece araç sahiplerinin soyadları yazılıydı.
Yani emekçilerin isimlerinin başına "Bay" anlamına gelen "Mr." ibaresinin eklenmesi bile fazla görülmüştü bu otoparktaki tabelalarda.

Siyahlar ve beyazlar

Emmy ödüllerini çeşitli dallarda alan televizyon dizisi "Downton Abbey"i izlerken, İngiltere'de benim de tanık olduğum bu yerleşik sınıf farkı olgusunun ne kadar güzel anlatıldığını görüp hayran oldum. Bir başka dizide de 2'nci Dünya Savaşı'nda cesareti ile takım arkadaşlarının hayatını kurtaran siyah derili askere kahramanlık madalyası vermeyen Amerikalı komutanın ondan, "Sadece beyazlara madalya verilebiliyor" diye özür dilediğini görmüştüm.
Düşünün ki bunlar uzak geçmişin değil 20'nci yüzyılın gerçekleriydi.
İngiltere'de de Amerika'da da çok şey değişti.
Daha ötesi var mı?
2'nci Dünya Savaşı yaşadı Türkiye dışındaki dünya.

Kendimize güvenelim
İngiltere 20'nci yüzyılın ikinci yarısında imparatorluk olmaktan çıkıp bir ada devletine dönüştü.
Almanya işgal edildi, ikiye bölündü sonra tekrar birleşti.
Sovyetler Birliği çöktü, dağıldı.
Demek istediğim şu.
Geride bıraktığımız ve bazılarının hâlâ sürdüğü zorluklarımız abartmayalım.
Kendimize güvenelim.
Bu ülkenin bugünü her zaman dününden daha iyi olmuştur.
Yarın da bugünden daha ileri ve daha iyi olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA