Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Darbeleri Araştırma Komisyonu'nda geçen bir gün

Önceki gün post-modern darbede benimle aynı gün susturulan eşim Canan Barlas'la birlikte Ankara'da
"Darbeleri Araştırma 28 Şubat Alt Komisyonu"nun konuğu olduk. Yaşadıklarımızı, gözlemlerimizi, yorumlarımızı aktardık, Komisyon'un üyeleri olan milletvekillerinin sorularını cevaplamaya çalıştık.
O gün bizden önce Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve meslektaşlarım Mehmet Ali Birand ile Alper Görmüş, Komisyon'un konuklarıydılar.
Ben geçmişte cuntacıların darbe yapmak için, sivil siyasetçilerin kavga etmelerini ve kamplaşmayı da fırsat bildiklerini söyledim.
Komisyon Başkanı Nimet Baş "Farklı görüşler uzlaşamasalar da bu darbeye gerekçe olamaz. Çoğulcu demokrasinin vazgeçilmezi bu farklı görüşlerdir" diyerek itiraz etti.
Ben "Demokratik siyaset çok seslilik yanında, uzlaşma ve asgari müşterekler üzerinde sorunlara çözüm üretme mesleğidir de" dedim.

Çeşitli etkenler

Dış konjonktürdeki gelişmelerin darbeler üzerindeki etkisi, içeride bazı çıkar gruplarının darbeleri güdümlemesi, TSK'nın bir siyasi parti gibi davranması, "Askeri Demokrasi"nin toplum tarafından sanki bir anayasal gerçekmiş gibi kabul edilmesi...
Bu gibi maddeleri ele aldık.
Mesela 1995'te Çiller Hükümeti döneminde gerçekleştirilen Gümrük Birliği üyeliğinin, dünyanın en kalitesiz endüstri ürünlerini koruma duvarlarının arkasında bizlere dünyanın en pahalı fiyatları ile satan yerli holdingleri öfkelendirdiğini de ve bu öfkenin 1997'deki 28 Şubat postmodern darbesinin etkenleri arasında olduğunu da söyledim.

Kamu pastası

Medya-siyaset ilişkileri ve kamu pastasının medya patronlarına paylaştırılması karşılığında alınan destek de konuşuldu.
Bilmemiz gereken durum şu.
TBMM Komisyonu bir yaptırımı veya cezai bir kovuşturmayı amaçlamıyor. Bu bir soruşturma değil bir araştırma komisyonu.
Çalışmalar sonunda edinilen bilgi ve bulgular, bir raporla TBMM Genel Kurulu'na sunulacak. Bu rapor, bundan sonra darbe olmaması için yapılması gerekenler konusunda yasama organına öneriler sunacak.

Bir fotoğraf çekimi

28 Şubat post-modern darbesinin cezai soruşturması ise yargıda, savcılar tarafından sürdürülüyor. Bir grup emekli subayın bu soruşturma kapsamında tutuklu olduklarını da biliyoruz.
Yani bizim Komisyon'da anlattıklarımız, birileri hakkında suç duyurusu yapmak, birilerini jurnallemek amaçlı değildi. Kendi objektifimizden çektiğimiz fotoğrafı ve darbenin mesleğimize yansımalarını Komisyon'a aktardık sadece.
Son söz olarak şu gözlemimi aktarayım.
28 Şubat'ın toplum mühendisleri, geçmiş darbelerde de olduğu gibi neyi amaçladılarsa, siyasette de medyada da onun tam tersi gerçekleşti.
Basında da Merkez Medya'nın iki rakibinden biri olan Dinç Bilgin tasfiye oldu, Aydın Doğan süreçten büyüyerek çıktı.

Kurmayların fiyaskosu

Dinç Bilgin'i bankacılığa ve felakete sürükleyen çalışanları, patronlarından daha zengin oldular ve Doğan Grubu'na katıldılar. 12 Mart muhtırası ile Başbakan Demirel istifa ederken o dönemde CHP Genel Sekreteri olan Bülent Ecevit "Muhtıra bana verildi" demişti.
28 Şubat'çılar da bilmeden medyada en ağır darbeyi Dinç Bilgin'e vurdular.
Siyasette de Tayyip Erdoğan'ın zirveye çıkmasına yol açtılar.
Toplum mühendisliği böyledir işte.
İşin en garip yanı yaptıklarının sonuçlarını hesaplayamayan bu toplum mühendislerinin "Kurmay" subaylar olmaları değil midir?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA