Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Ben olsaydım olaya farklı açıdan bakardım...

Hıncal Uluç'la sürdürdüğümüz polemik Sabah'ın köşeleri arasındaki bir iç yazışma değil...
Sevgili Hıncal gibi, toplumun geniş kesimleri de "Başbakan keşke böyle gergin üsluplu konuşmalar yapmasa" düşüncesini paylaşmaktalar. Ben de böyle düşünüyorum. Bunu defalarca yazdım da.
Ancak bazılarından farklı olarak Başbakan'ın bu gergin üslubunun nedeninin kaynaklarına da inmeye çalışıyorum.

Bunlar eleştiri miydi?
Örneğin her sabah "Erdoğan'ı nasıl sinirlendirebilirim" arayışını bir hayat tarzı olarak benimseyen meslektaşlarımızın da katkıları yok mu bu sinirlilikte?
Ya da "Kürt Sorunu"na siyasal ve kalıcı çözüm yolları açmaya çalışırken ve mesela Oslo Süreci bile başlatılırken buna PKK terörü ile cevap verilmesi, bir Başbakan'ı sinirlendirmez mi?
Bir de Turgut Özal'a da yapılanları hatırlıyorum.
Türkiye'yi bilişim çağına ve dünya rekabetine taşıyacak reformları gerçekleştirirken, Özal'a sözlü ve yazılı olarak yapılan saldırılar "Eleştiri" miydi?
Bunları düşünerek, daha geniş bir zaman boyutunda Erdoğan'ın sinirlenmesi ile değil ülkeye yaptığı hizmetlerle hatırlanacağını düşünerek, eleştirilerimin üslubuna özen gösteriyorum.
Erdoğan'ın söylemlerinin bazıları tabii ki benim düşüncelerimle uyumlu değiller.
Mesela dün "Türkiye İnovasyon Haftası" açılış konuşmasında şöyle bir tarih yorumu seslendirdi:

Ben olsaydım...

- "Fetih, sevgi medeniyetini yakın uzak diyarlara taşımaktır. Kılıcın değil kalemin egemenliğine inanmaktır. Onun için İstanbul'un fethinde Bizans'ın hanımları Fatih Sultan Mehmet'i, Akşemseddin'i karşılarken, 'Başımızda kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığı görmeyi arzu ederiz' demişlerdir. Çünkü birinde adalet birinde zulüm vardı."
Ben olsaydım "Fatih İstanbul'u fethetmek için Macar döküm ustası Urban'a top döktürerek, o çağda inovasyonun önemini vurguladı" derdim.
Çünkü Bizanslıların "Kardinal külahı yerine Türk sarığı görmek istemeleri" Fetih'ten önceki bir durumdur.
Floransa'nın yöneticisi ve banker Cosimo Medici (1389 -1464) 1439'da Bizans İmparatoru 8'inci Paleolog'u ve Ortodoks Patriği 2'nci Josef'i önce Floransa'da Katolik-Ortodoks Uzlaşma Konseyi etkinliğinde ağırlamış, Roma'ya götürüp Papa'yla da buluşturmuştur.
İmparator ve Patrik İstanbul'un kuşatılması durumunda bir Haçlı Seferi açılacağı teminatını Papa'dan alınca Ortodoks'ların Katolik'lerle kaynaşmalarını kabul etmişlerdir.

Antep ve Kilis...

80 yaşındaki Papa İtalya'dayken ölmüş, İmparator İstanbul'a dönünce de Bizanslılar Vatikan'la uzlaşmayı reddetmişti.
"Kardinal külahı" ile "Türk sarığı" kavramları o zaman seslendirilmiştir. Çünkü daha önce 1204'teki 3'üncü Haçlı Seferi'nde İstanbul'u Haçlılar yağmalamışlar ve İstanbul'da 60 yıl sürecek bir Katolik Krallığı kurmuşlardı.
Evet sevgili Hıncal... Yazdıklarımı okuyunca "Beni bir kişi anladı o da yanlış anladı" deme sakın.
Ben Antep'le Kilis'i ayıran değil birleştiren özelliklerin vurgulanmasından yanayım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA