Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Çoğunluğun yok sayıldığı bir demokrasi olur mu?

Demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, temel hak ve özgürlüklerin pek zor hayat bulduğu Ortadoğu siyasetinin çölünde Türkiye Cumhuriyeti bir vaha gibi...
Artık kendi tarihimizle yüzleşebilmek yürekliliğine de sahip olmaya başladık.
İdeolojik devlet rejimini, cesaretle sorguluyoruz.
Devletin vatandaşın efendisi değil hizmetkârı olduğu bilinci giderek güçleniyor.
Kimse ve hiçbir kesim kendisini "2'nci sınıf vatandaş" konumunda görmüyor.
Çok partili ve çoğulcu demokrasiyi yaşatmak konusundaki kararlılığımızı da, defalarca kanıtladık. Sürekli gerçekleştirilen reformlarla, dünyanın her ülkesi ile her alanda rekabet edecek konuma geldik. "Asılacaksan İngiliz ipi ile asıl" benzeri aşağılık kompleksini yansıtan özdeyişler, artık demode...
Kısacası bu gemi daha aydınlık, daha güneşli sulara doğru kararlılıkla yol alıyor.

Yarına güvenmek

Türkiye'nin bugünleri, daima dünlerden daha ileride oldu... Ülkemizin yarınına dönük güven duygusu da, toplumun büyük çoğunluğunun paylaştığı bir inanç.
Bu geminin güvertesindeki kendilerini "Seçkinler" veya "Düşünce üreten odaklar" olarak gören bir avuç insanın birbirleriyle kavga etmelerine veya birbirlerinden nefret etmelerine bakarak, bu tablonun tüm toplumun durumunu yansıttığını zannetmek, büyük bir yanılgıdır.
Sosyal medyadaki tıklanma rakamlarına bakarak bugün kendilerinin kamuoyunu yönlendirdiklerini düşünenlerin ağabeylerinin, geçmişteki siyasal deneyimlerinden nasıl hayal kırıklıkları ile ayrıldıklarını unutmayalım.

Çoğunluğu yok sayamazsınız
Çoğulcu ve özgürlükçü demokrasilerde bir kişi bile çoğunluk karşısında güvencelere sahiptir. En açık söyleyişi ile devletle birey eşit hukuki konumdadır. Ama çoğulcu ve özgürlükçü demokrasilerin siyasetinde nihai kararı çoğunluk verir.
Çoğunluğun azınlığı ezmesi nasıl kabul edilemezse, azınlığın da çoğunluğu yok sayması aynı şekilde kabul edilemez.
Bu geminin güvertesinde birbirleriyle kavga edenlerin bir bölümü bu gerçeği görmezden gelmekteler.
Kendilerinin seçilmiş iktidardan daha çok toplumu temsil yeteneğine sahip olduklarını düşünenlerin ve kendi düşünceleri dışındaki her görüşün "Rejim sorunu" yaratacağına inananların sayısı az değil. Bunların arasında sokak kalkışmalarını demokratik eylemler olarak görenler bile var.

Radikalizme yönelme
İşin garibi bu tür tutumlar, çoğunluğun desteğini alan siyasi iktidarı daha da güçlendiriyor, daha radikal muhafazakâr söylemlere itiyor.
Kısacası herkes biraz silkelenip kendine gelmeyi denemek zorunda... Kaderini bu ülkenin geleceğine bağlamış milyonlarca insan, barıştan, uzlaşmadan, istikrardan yana. Her seçimde bu irade seslendiriliyor.
Toplumun büyük çoğunluğu demokratik siyaseti "İdeolojik kamplaşma" yöntemi olarak değil "Hizmet yarışı" olarak görmekte. Birbirleriyle kavga etmeyi siyaset etmek zanneden bir avuç "Seçkin"in bu gerçeği görmelerinin zamanı gelmiştir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA