Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Dünyada bir "devletler hukuku" varsa, Gazze uzaydaki bir toprak mı?

Kendi topraklarında "Hukukun üstünlüğü"nü kutsayan ülkeler, uluslararası hukukun yerine "Orman kanunları düzeni"nin geçmesini umursamadan izlemekteler...
Gazze'yi büyük bir toplama kapına döndüren İsrail yönetiminin Filistinlilere Treblinka veya Dachau sakinleri gibi bakmasına, kadınların çocukların katledilmelerine kimsenin aldırdığı yok... Ukrayna'daki kargaşanın sonunda bir yolcu uçağının füzeyle düşürülmesine kadar dayanması da, olağan bir gelişmeymiş gibi izleniyor... Suriye'deki trajediye "Gelişmiş" denilen devletlerin bakış açısı da, Esad'a "Zehirli gazla öldürme de kendi halkına ne yaparsan yap" söylemi içinde gösterilen hoşgörü içinde özetlenmiyor mu?

Hukuk bir masal mı?

Mısır'daki darbeye "Darbe" diyemeyenler aynı zamanda Kopenhag Kriterleri'nin yazımcıları da değiller mi? Bunlar eski Yugoslavya topraklarındaki kırımları da, bugün Gazze'yi izledikleri gibi, tribünden seyretmemişler miydi?
Meğer bizlere Hukuk Fakültesi'nde "Devletler Hukuku" denilerek okutulan ders bir masal dünyasının sanal gerçeklerini öğretiyormuş.
Flaman düşünür Grotius taa 1625'te "Doğal hukuk devletlerin egemenliğinin üzerindedir" dememiş mi bu derslerde anlatıldığına göre? Mesela Aix-la-Chapelle antlaşması ile 1668'de ülkelerin ilişkilerine devletler hukukunun ilkelerinin egemen olması kabul edilmemiş mi? Cenevre ve Lahey Konvansiyonları ile savaşta bile hukuk kurallarına uyulacağını kabul etmişler mi imzacılar? Sonunda olay Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ne kadar gelmemiş mi?

Blokların hukuku

Soğuk Savaş süresince herkes çaresiz "Devletler Hukuku"nun yerini "Bloklar Hukuku"nun almasını kabullenmişti... ABD de Sovyetler de kendi bloklarında her haltı yiyebilirlerdi ve buna kimse karışamazdı. Güney Kore'deki darbeler de, Türkiye'deki darbeler de Amerikan Bloku'nun iç meseleleriydi. Macaristan veya Çekoslovakya'daki darbeler de, Moskova'nın şahsi meseleleri değil miydi? ABD'nin Latin Amerika'yı arka bahçesi olarak görmesini kuramlaştıran "Monroe Doktrini"ne karşı, Sovyetler Birliği'nin de Doğu Avrupa'yı bir tarlaymış gibi ekip biçmesini kuramlaştıran "Brejnev Doktrini" yok muydu?

Hayret ve nefretle izliyoruz
Peki ama bu zamanda Netanyahu'nun Filistinlilere, Beşar Esad'ın Suriyelilere ezilecek karıncalar gibi bakabilmeleri, hangi hukukun ve hangi doktrinin kapsamına giriyor?
Bu tür global gerçekleri bilinçle değerlendirdiğiniz takdirde, Türkiye'nin iç ve dış barışının kıymetini daha fazla bilmemiz gerekiyor... Kifayetsiz muhterislerin "Siyaset yapıyoruz" diyerek iç ve dış barışı hedef alan söylemlerine kulak vermeyelim.
Ama bunu yaparken, Nazizm'in Yahudilerin ruhlarında ve bedenlerinde açtığı yaraları soykırım müzelerinde, "Yad Vashem"lerde bugün de taze tutan İsrail'in aynı tür yaraları Filistinlilerin ruhlarında ve bedenlerinde açmasını, doğal olarak hayretle ve nefretle izleyebiliriz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA