Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Türkiye bu savaşın ne sorumlusu ne de parçasıdır

Siyasetin güncel gerginliklerine kendinizi fazlaca kaptırırsanız, tarihten bugüne uzanan süreçte şekillenen büyük tabloyu ve bu tablonun oluşmasında oynanan oyunları gözden kaçırabilirsiniz. Karar vermek konumunda bulunmayanlar için bu durum önemli olmayabilir. Ama karar verenlerin atacağı bir yanlış adım, sorumluluk taşımayan ve siyasete ak ve karadan başka açıdan bakamayan kitlelerin yaşamlarını da karartabilir.
Bugün Irak ve Suriye'de yaşanan trajedilerin mimarları arasında önce İngiltere sonra da Amerika bulunmakta...
1'inci Dünya Savaşı'nda "Osmanlı'ya karşı ayaklanırsanız size devlet kurduracağız" diyerek Arapları kışkırtan ve bu arada Filistin'de İsrail'in kurulmasının da yolunu açan İngiltere, bu coğrafyanın bitmez tükenmez kargaşasının ana mimarı değil mi?

Sorumlu kim?

Daha sonra da bölgedeki her soruna kısır çıkar hesapları ile yaklaşan ve son olarak Irak'ta devleti yok eden, Suriye'de de Esad'ın yaptıklarını uzaktan izleyen Amerika, aslında IŞİD'i dünyaya getiren gelişmelerin ebesi değil mi?
Markar Esayan'ın dünkü Yeni Şafak'ta çok doğru vurguladığı gibi bugün "ABD, sorumlusu olduğu bir kan vadisine girmekten imtina ederken, Türkiye'nin daha dikkatli davranmaya, kendi özgün stratejisinde diretmeye hakkı olduğu ortada"dır. Tartışılan "Tezkere" de neticede bu hakkın kullanılmasında, karar vericilere esnek tercihler sunan bir içeriğe sahiptir.
Kısacası Türkiye sınırlarına ve güvenliğine dönük tehditlere karşı gereken her türlü cevabı vermeye kararlıdır. Ama aynı Türkiye'nin sınırları dışındaki bir askeri serüvene katılması doğru değildir.

Ya savaş uzarsa...

Yine Markar Esayan'dan alıntı yaparak güncel tabloyu görmeye çalışalım:
"ABD şimdilik karadan savaşmayacak.
Irak Ordusu ve Suriyeli ılımlı muhaliflerin perişan durumu ortada.
Peki bu savaşı kim verecek?
IŞİD'i sadece kafa kesen sapkın maceracılar güruhundan ibaret görmek bir yanılgı.
Mesela şu olasılık hiç hesaplandı mı? Ya IŞİD Sykes-Picot ile çizilen bu sınırları değiştirmek için 'meşru' bir Sünni taban hareketine dönüşmeyi başarırsa? Şimdi değilse bile, ya bu meşruiyeti uzayan savaş sürecinde edinirse?
Ya gittikçe IŞİD ile değil, Sünni halk ile savaşmaya başlanırsa, ya IŞİD Şii katliamları ile Sünnileri Şiilerden koparmayı, geri dönüşü olmaz bir noktaya taşımışsa?

Savaşın parçası değiliz

Koalisyona destek veren İslam ülkeleri ile orada yaşayan İslam sosyolojisini ayrı değerlendirmek gerekir. Çünkü bu örgüt en az 100 yıllık kolonyal yıkıcılığın tüm birikmiş patolojilerini kötücül ama iyi değerlendiriyor. İkiz Kuleler yıkılırken Filistin'de yapılan kutlamaları hatırlayınız."
Kısacası kim ne derse desin ve PKK istediği kadar Türkiye'nin "Çözüm Süreci"ni sınır ötesindeki gelişmelere endekslemeyi denesin, bizim izlememiz gereken yol bellidir...
"Türkiye, bu savaşın bir parçası olmadığını, tüm katkısının masum insanları korumak olduğu ve insan merkezli, Filistin sorununu da çözecek bir Ortadoğu hukukunu savunduğu vurgusunu öne çıkarmalıdır. Ahlaki üstünlük kaybedilmemeli; ABD'nin yüzeysel IŞİD planından ayrıştığını sarih biçimde belli etmeli"dir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA