Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Yazar olmak da okur olmak da kolay değildir

Aynı ortamda aynı olayları yaşayanların bunları çok farklı yorumlamalarına artık alışmış olmalıyız.
Kurosawa'nın "Raşomon" filminde yansıttığı durum, gerçek hayatta da geçerlidir. Bu filmde aynı cinayete tanık olan rahip, oduncu ve yolcu da, olayı birbirlerinden çok farklı biçimde anlatmazlar mı?
Özellikle siyasi içerikli yorumları okurken, her olayın yorumlayan kişiye göre farklı anlam taşıdığını unutmayın.
Hem uzun yıllardır bu mesleği icra eden bir kişi hem de dikkatli bir okuyucu olarak, aynı anda herkese ve her kesime hoş görünmenin mümkün olmadığını kesinlikle biliyorum.
Bir yazar olarak yazdıklarınız ve söyledikleriniz sizi tatmin ediyorsa, bilin ki sizin gibi düşünenler de tatmin olacaklardır.

Akıl sağlığını korumak

Ve bilin ki bugün sizi övenler, yarın sizin söylediklerinizle ters düştükleri zaman sizi yereceklerdir. Tüm yaşam süresince herkesin her konuda aynı çizgide bulunması mümkün değildir.
Okuyan, yazan, düşünen, üreten insan ile diğer yaratıklar arasındaki en önemli fark budur.
Eğer bağımsız, özgür, özerk olmayı yeğ tutuyorsanız... Hukukun üstünlüğü, temel insan haklarının tartışılmazlığı, çoğulculuk, şeffaflık, serbest rekabet gibi temel kriterlerden sapmıyorsanız...
Yurttaki ve dünyadaki değişimin her alana yansımasını günü gününe izliyorsanız...
Çok okuyor, çok dinliyor, farklı görüşlere karşı sabır ve hoşgörü ile yaklaşıyorsanız... Saplantılarınızdan ve önyargılarınızdan olabildiğince arınabiliyorsanız...
Ve siyasi ya da ideolojik kan davalarından uzak durabiliyorsanız...
Bunlar sizin için önemliyse yazar olarak da, okur olarak da sağlıklı bakış açısına sahip olma ihtimali artar.

Tarihler bile farklıdır
İstediğiniz kadar bilgi kaynaklarına ulaşmaya çalışın, kendinizce objektif olmak için çaba harcayın ve kriz üretmek için değil çözüm üretmek için beyninizi yorun... Yine de sizin yazılarınıza ve konuşmalarınıza yansıttığınız gözlemlerinizi, herkes farklı biçimde algılayacaktır.
Bu arada unutmayın ki "Bugün"ün olaylarına dönük farklı yaklaşımlar bizim için "Tarih"in somut sayılarında bile hep var olmuştur... "Son Hazaryalı"nın yazarı Cahit Ülkü'nün yıllar önce "Neden Tarih" başlıklı konferansında söyledikleri not defterimde duruyor. Bundan bir bölümü aktarayım:

Kaç yaşında öldü

* Tarihlerini Türkler kadar komşularından ve düşmanlarından öğrenen başka bir ulus yoktur... Bu konuda birkaç örnek vermek isterim: Ertuğrul Gazi öldüğünde kimi kaynaklara göre 52, kimi kaynaklara göre 96 yaşındaydı!
Osman Gazi'nin çeşitli kaynaklarda bildirilen doğum yılları arasında 8, ölüm yılları arasında 17 yıl, Orhan Gazi'nin doğum yılları arasında 14, ölüm yılları arasında 16 yıl fark vardır.

Ne zaman doğdu?

* Doğum yılı olarak 2'nci Bayezid için 14, 2'nci Mehmed için 16, Fatih için 6, Yavuz için 4, Kanunî için 3, II.
Selim için 2 ayrı sene bildirilir. Varna Savaşı'nın doğru tarihini savaştığımız ulusların tarihçilerinden öğrenmekteyiz.
Kuşkusuz bu örnekleri uzatabiliriz.
Örnekleri çoğaltmak yerine bu konuda sözü şöyle bağlayabilirim: Osmanlı vakanüvisleri, özellikle 1520'ye dek tek bir olayın tarihinde uzlaşamamışlardır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA