Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BAŞYAZI MEHMET BARLAS

Çağdaş Nefi’ler olmasa canımız çok sıkılırdı

Şimdiye kadar gördüğümüz ve yaşadığımız krizlerin hiçbirisi, şu son dönemde sahnelenen kötülüklerle donatılmamıştı.
Kendi halkına kurşun ve bomba yağdıran darbecileri görmemiştik hiç... İttifak ve kader ortağı olarak kabul ettiğimiz ülkelerin bütünlüğümüzü ve güvenliğimizi hedef alan terör örgütleri ile dayanışma içine girdiklerine hiç şahit olmamıştık.
Şu FETÖ'cülerin devleti ele geçirmek için neler yaptıklarını bir düşünün. Hava Kuvvetleri subaylarının bile FETÖ'cü olduklarını hayal edebilir miydik?

Takılmış plak gibiler
Bütün bunları görmezden gelip birbirleri ile didişmeyi, kişilere dönük takıntılarını ve eskimiş kavgalarını sürdürmeyi hala marifet sanan polemikçiler olmasa, hayat herhalde dayanılmaz olurdu. Ya da iktidarın ak dediğine kara demeyi siyaset sanan CHP sözcüleri olmasa, gerçekten yaşadığımız kötülükler zihinlerimizi esir alır ve karamsarlık denizlerinde boğulurduk.
Yıllar önce bu tip insanlara tarihten verilecek örnekleri ararken karşıma şair Nefi çıkmıştı ve şunları hatırlatmıştım sayın okurlarıma:

Nefi ve hicivleri
"Tuti-i mucize guyem" dizeleri Itri'nin bestesine güfte olan şair Nefi 1600'lü yılların ilk yarısında yaşamış... Nefi, öfkelendiklerini o kadar ağır ifadelerle hicvetmiş ki, sonunda Padişah 4'üncü Murat onu uyarıp, tövbe ettirmiş. Ama nasıl tavuk neticesi tövbe tutmaz ise, şair de huyundan vazgeçememiş.
"Siham-ı Kaza"sında sövgülü yergilerini sürdürmüş. Önce Kırım Hanı'na nedim olarak kapılanan babasını hedef alıp şöyle yazmış:

Babasına bile...
"Saadet ile nedim olalı peder Han'a/ Ne mercimek görür oldu gözüm ne tarhana/ Peder değil bu bela-yı siyahdur başa/ Sözüm yirinde nola güç gelür ise Han'a/ Benim züğürtlük ile ellerüm taş altında/ Muzahrafatın o dürr ü güher satar Han'a"
Şairin babası hakkında yukarıda yazdıklarının günümüz Türkçesi ile anlamı şöyle:
"Babam saadetli Kırım Hanı'na nedim olalı gözüm ne mercimek ne tarhana görür oldu. Baba değil bu başımın kara belasıdır. Sözüm Han'ı gücendirse bile yerinde sözdür. Ben yoksulluğun sıkıntısını çekerken, babam saçma sapan şiirlerini inciymiş, mücevhermiş gibi Han'a satmaktadır"

Sadrazama da kızmış
Şair Nefi kin duyduğu devlet yöneticilerinden Gürcü Mehmet Paşa için de şunları yazar:
"Zihi husran-ı din ü devlet ü nengi müsülmani/ K'ola bir div-i hünsa malik-i mülk-i Süleymani/ Gürcü hınzıri a samsun-ı mu'azzam a köpek/ Kanda sen kanda nigehbani-i alem a köpek"
Günümüz Türkçesi ile bu dizelerde şunlar deniliyor:
"Erkek mi kadın mı olduğu belirsiz bir şeytan Süleyman'ın mührüne sahip olsun. Din ve Müslümanlık açısından bu ne büyük acıdır. Gürcü domuzu, a koca zağar köpek... Sen kimsin, ülkeyi yönetmek kimdir"

Kafir ve cahil
Dönemin Şeyhülislam'ı Yahya Efendi şair Nefi'yi Cahiliye'nin İmri'ül Kays'ına benzetip onun için "O kafirdir" anlamına gelen bir şiir yazınca da şu cevabı verir:
"Biz kafir dimiş Müfti Efendi/ Tutalım ben diyem ona Müsülman/ Varıldukta yarın ruz-ı cezaya/ İkimüz de çıkarız anda yalan"
Bu dörtlüğün günümüz Türkçesi ile anlatımı da şöyle:
"Müftü Efendi bana kafir demiş. Diyelim ki ben de ona Müslüman dedim. Kıyamet gününde ikimiz de belki yalancı çıkarız."

Nasıl öldü?
Diline hâkim olamayan Nefi'nin ölümüne gelince... Bir rivayete göre padişah onu, hicvettiği kişilerden biri olan Bayram Paşa'ya verip, sarayın odunluğunda boğdurtmuştur.
(27 Ocak 1635) Bir rivayete göre de padişahı da hicveden Nefi, bizzat padişah tarafından kılıçlanarak öldürülmüştür.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA