Fenerbahçe'nin kumpas davası ile ilgili duruşmaya katılmak için Silivri'ye gelen Fenerbahçe'nin eski Başkanı Aziz Yıldırım,"Önümüzdeki seneden itibaren Fenerbahçe'nin içinde başkanlığı yapmayacağımı herkes bilsin. Fenerbahçe'de görev almayacağım. Fenerbahçe ile ilgili düşüncelerimi, her şeyimi, varlığımı ve 20 yılımı verdim. Buradan küsmem darılmam vazgeçmem olamaz" diye konuşmuş.
Tabii ki sözler ile duygular arasındaki ilişkiler biraz dalgalıdır. Azizi Yıldırım'ın Fenerbahçe'nin yeni yönetimine karşı neler hissettiğini bilmemek mümkün değildir. Ama Aziz Yıldırım olmanın gereğini de, şu cümlelerle yerine getiriyor:

Ben kurdum ama...
"-Ne Aziz Yıldırım'cı ne Ali Koç'çu olun. Yalnız tek bir şey var ortak paydamız Fenerbahçe. Fenerbahçe'nin dışına bugün çıkmayın. Fenerbahçe Televizyonu'nu burada gördüm mutlu oldum. Benim doğum günümü bile kutlamadılar, çünkü ben kurdum ben yaptım FB TV'yi. Daha önce söyledim. Hepimizin tek paydası Fenerbahçe'dir. Bizim üst kimliğimiz Fenerbahçe'dir. Alt kimliklerle işimiz yoktur. Öyle olursa Fenerbahçe parçalanır. Herkesin aklını başına alması lazım"

Deniz Baykal örneği
Bir spor kulübünün başkanı olmak bile, bu başkanlık geride kalınca, yukarıdaki söylemleri ve duyguları gündeme getiriyor. Bir siyasi partinin genel başkanıyken bir ayak oyununa kurban gidip görevi geride bırakmanın ne tür duygulara ve düşüncelere yol açacağını ise, keşke Deniz Baykal kamuoyu ile paylaşsa...

Lider olmak
Türk siyaset yaşamında vefasızlık olarak nitelenecek durumlar çok fazladır. "Lider" faktörünün ağırlığı yanında diğer kadroların bazen hiç değerinde oldukları sık sık görülür. Yenilgilerde de lider değil, sorumlu görülen çevre değiştirilir. Aziz Yıldırım'ın "Bizim üst kimliğimiz Fenerbahçe'dir. Alt kimliklerle işimiz yoktur." şeklindeki sözlerini, derinine değerlendirdiğinizde, çok karmaşık duygularla karşılaşacağınızı unutmayın.