Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÖZÜN ÖZÜ ÜNAL ERSÖZLÜ (EGE)

Rüştü Onur

Hayat Notları

"Neyim varsa
sana bırakmalıyım deniz
sende geçmeli mevsimlerim
sende çiçek açmalı ağaçlarım



sende yaşamalıyım deniz
asi ve hür
sende ölmeliyim
bulutlara bakarak"
demişti şair Rüştü Onur, yıllar önce ölüme yaklaşmanın ikindisinde...

***
Onun adına, ilk kez yine yıllar önce, bir şiir antolojisinde rastlamıştım.
Sonra antolojinin girişinde, kısacık hayat hikayesini okuyunca, içim burkulmuştu. Şair Rüştü Onur, 3 Ağustos 1920 Zonguldak Devrek doğumlu. Ölüm tarihi ve yeri ise 12 Aralık 1942 İstanbul. Daha 22 yaşında veremden hayatını yitirmiş. Sonra da genç yaşta yine kendisi gibi verem nedeniyle hayatını yitiren, şair Muzaffer Tayyip Uslu ile birlikte Zonguldaklı şairler olarak anılmışlar.
Türk şiiri ve şairleri, yıllarca onları hiç unutmadan, her yeni antolojide şiirleriyle anarak, genç ölümlerine ve şiirlerine saygıyı, vefayla sürdürdü.
Şimdi aynı zamanda şair olan sevgili Yılmaz Erdoğan, onların hikayesini "Kelebeğin Rüyası" adıyla filmleştirdi. Henüz filmi izlemedim. Ama Yılmaz Erdoğan'ın usta işi sinemacılığından, ortaya çok dokunaklı, çok güzel bir filmin çıktığını tahmin ediyorum. Yılmaz Erdoğan'ın, hatıraları tozlanmış zaman tünelinde saklı kalan, şiir gibi olan o hayatları böyle anmasını; şiirin ve insanlığın yalnızlaştığı, kimsesizleştiği günümüzde; şiire ve insanlığa asil bir saygı duruşu olarak görüyorum. Bu nedenle Yılmaz Erdoğan'ı alkışlıyorum.

***
Rüştü Onur, vereme yakalandığı 1938 yılında henüz 18 yaşında. Şiir yazıyor, lise öğrencisi. Ama hastalığı nedeniyle öğrenimine ara veriyor. Hastane ile ev arasında geçen yıllar, sonra ayakta kalabilmek ve tutunabilmek için, bir işte çalışma. Bu arada Zonguldak'ta çıkan dergi ve gazetelerde, İstanbul'da yayınlanan Değirmen adlı edebiyat dergisinde çıkan şiir ve yazıları. Zonguldak'ta M. Çelikel Lisesi'nde öğretmenlik yapan şair Behçet Necatigil ve Zonguldaklı şair Muzaffer Tayyip Uslu ile aynı kader çizgisini paylaşacağı dostlukları.
Çünkü Muzaffer Tayyip Uslu da onun ölümünden 2 sene sonra veremden hayatını yitiriyor. Rüştü Onur'un hastalığının şiddetlendiği yıllar; İstanbul'da Heybeliada'daki senatoryumda tedavi görüşü. Senatoryumda tifo hastalığı nedeniyle yatan Mediha Sessiz ile tanışması ve nişanlanmaları. Aynı yıl İstanbul'a dönüşü, nişanlısının evine yerleşmesi, üç ay sonra genç kızın tifodan ölümü... Ardından, kısa süre sonra, 1942 yılının Aralık ayında hayata vedası. Gencecik yitişlerin gölgesinde; dokunaklı, gözleri yaşlı ve ucu ölümle kucaklaşan büyük bir aşk; buğulu, incelikli, sevgi dolu, şiir gibi hayatlar...

***
Ölümünün genç yaşta olacağını bilerek yaşayan; kendisini ve aşkını şiirleriyle ölümsüzleştirmek isteyen gencecik bir şair. Biraz Mayakovski, biraz Rimbaud tadında, hüzün ile yoğrulmuş cesur şiirler. Doğduğu coğrafyaya, yaşadığı şehre aşık bir şair. Rüştü Onur'u ve onun çevresinde gencecik ölümü paylaşan o güzel insanları; onların buharlaşan hayatlarını; onun şehrine yazdığı Nostalji adlı şiirin ilk kıtası eşliğinde, saygıyla selamlıyorum:
"Sen aziz şehrim,
Uykusuz yaşadığımı bilmelisin.
Bütün işçilerin
Saçak altında uyuduğu bir saatte,
Ben mızıka çalarak geçiyorum sokaktan.
Sen aziz şehrim,
Ellerim gözlerim kadar benimsin."



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA