Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Eylemsizlik ekonomisi

Ekonomi dediğime bakmayın, bu düpedüz; rantiyecilik aslında... Hiçbir şey yapmadan sonsuza dek var olacağını zannedebilme vehmi... Üretmeden tüketme yanlışı... Kazanmadan harcama hülyası...
Eylemsizlik cisimlerin hareket durumlarını koruma eğilimleridir. Burada "hareket durumu" ile anlatılmak istenen, cismin diğer bir cisme göre sabit hızla hareket etmesi veya durağan halde bulunmasıdır. Maddeler için ortak özelliktir. Newton tarafından "1. hareket yasası" olarak ifade edilir. Bu yasa, bir cisim üzerine etkiyen dış kuvvetlerin bileşkesi (net kuvvet) sıfır olduğu zaman cismin hareket durumunun değişmeyeceğini söyler.
Evrensel yasadan ironiyle söz edişimin sebebi; bizim bu yasayı kullanarak nasıl "yasadışı gelir" elde ettiğimizdir. Hiçbir değer katmadığı halde, eylemsizliğini gelire dönüştüren yapılardan söz ediyorum. Misal, bankaların "eylemsizlik haracı". Bankalar buna "işlemsizlik ücreti" diyor. Kartı kullan ya da kullanma; aylık 3-5 lira da olsa bunu ekstrelere yansıtmayı, yasaya rağmen yapabiliyorlar.
Müzik mesela; Bir İlhan İrem vardı, belki hatırlayanınız çıkar. Kırk yıllık kariyerini, "anlasana, anlasana..." şarkısıyla doldurabilmiş; "la, si, do, re, re, do, si, la" melodisiyle eylemsizliğin marşını yazmıştı adeta...
Peki ya Erkan Yolaç? Yarım asırlık kariyer, "evet-hayır" yarışmasında "evet diyor, ve kaybediyorsunuz" sözüyle geçiverdi. Gerçi hayır da desek kaybettik ama asıl kaybımız, zekâda, sanatta, üretimde, değerde "eylemsizlik" rehavetinden oldu.
Eylemsizlik, elektrik faturalarında da var. Kaçak katılım bedeli diyerek ödeyeni enayi yerine koyan kalemlerden söz ediyoruz. Bedava kullanan, kuyusuna dev rezistans, ahırın tavanına koca somya bağlayıp elektrikle ısınmanın tadına varıyor. Bu yasa ve etik dışı eyleme katılmasanız dahi, "eylemsizliğiniz" size fatura olarak geri dönüyor.
Bu arada; değer zincirinde hiçbir değer üretmediği halde, eylemsizliğinden (sırf kademede duruyor diye) para kazananlar var. Ben bunlara "değer yaratmayan iş süreçleri" diyorum. Siz, tefeci, aracı, kabzımal, noter, sigortacı, mahalle muhtarı, TÜBİTAK, DPT, komisyoncu veya borsacı da diyebilirsiniz.
Türkiye, değer yaratmadığı halde, eylemsizliğiyle kaynakları sömürenlere göz yumacak kadar zengin değil. Bizler de 'eylemsizliği haraca çevirenleri besleyecek kadar' enayi değiliz. Ya da ben öyle sanıyorum.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA