Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖNERİ-YORUM ŞEREF OĞUZ

Bursa'nın savunma sanayi şansı

Bursa, taşıdığı sanayi altyapısı itibarıyla Türkiye'nin savunma ve uzay teknolojileri merkezi olmaya en hazır kentimiz durumunda. Kent aklının bu alanda daha bilinçli stratejiler geliştirme zamanı geldi.
Türkiye'nin son zamanlarda küresel platforma çıkardığı başarılardan biri de savunma sanayiinde geliştirmeye başladığı ürünlerdir. Ancak geleneksel yöntemler daha şimdiden değişmeye başladı.
u açıdan girişimcilerin, değişen tehdit ve savunma anlayışına uygun olarak kendini yenilemesi şart. Ne mi demek istiyorum?
Tarihe baktığımızda uluslar güçlerini iki temel kavramda yarıştırdı; savaş ve ekonomi... Bu iki araç, tarihin akışında yönlendirici oldu. Her iki alanda da başarı, ileri teknolojiyi en iyi kullanan uluslar tarafından sağlandı.
Bu teknoloji, 1300 yıl önce atların koşum ve dizginidir. Bu teknoloji 600 yıl öncesinde toptur. Bu teknoloji 100 yıl öncesinin çeliğidir ve bu teknoloji bugün, bilgiyi silah, mermiyi elektron ve askeri de "yüksek kontrol gücüne kavuşturan" üstün güçtür.
Makineli Tüfeğin Sosyal Tarihi'nde, teknolojinin yarattığı kırılma noktasına ilginç bir örnek var: "1 makineli tüfek, 1760 kılıca eşdeğer oldu" diye...
200 yıl önceki tartışma; "tüfek icat oldu mertlik bozuldu" idi. 150 yıl önce ise bizzat İngiliz Savaş Bakanlığı, "fazla mermi gidecek" diye, makineli tüfeğe karşı çıkıyordu.
Ancak zaman, fazla pahalı ve fazla karmaşık silahlara mecbur bir dünyaya götürdü bizi. Ucuna süngü takılmış tüfeklerin yüzyılı geride kalırken bugün orduların gücü, "kontrol ve caydırıcılık" ile ölçülmeye başladı.
Doğru noktaya yerleştirilmiş 1 makineli tüfeğin, karşısındaki 1760 kılıç taşıyan Kuzey Afrikalı askeri yok ettiği "teknoloji kırılmasına" eşdeğer gelişme, mermi ile elektronun yer değiştirmesiyle bugün yine yaşanıyor.
Günümüzde savaşın "gerekliliği" artarak sürse bile "şekli, cephesi, silahı ve askeri" değişmeye başladı. Geleceğin askerinin elinde laptop ile topun karışımı silahlar var ve bu silahlar süngüden fazlasını anlatıyor.
İleri teknoloji, uydularla çevrili atmosfer ve bilgisayarların haritaladığı yeryüzü, en dramatik gelişmeyi, savunma konseptleri üzerinde yaşatıyor.
Dün bir askeri, onun emrine verdiğimiz geleneksel vurucu güç ile birlikte hesap ediyor ve orduların gücünü "asker sayısıyla" kıyaslıyorduk.
Bizim Güvenlik Belgesi'ne de giren siber savaş, bu kıyaslamaların ölçeğini de yenilemiş durumda. Geleneksel Kara, Deniz ve Hava kuvvetlerinin yanı sıra artık, Siber Kuvvetlerin (Cyber Force) yaratılması, boşuna değildir.
Artık güç, "1 askerin ne kadarlık alanı kontrol ettiği" ile ölçülüyor. Bu kontrol, cephesi neredeyse tüm yeryüzü olan, silahı elektronlaştırılmış, bilgi ile donatılmış bambaşka bir güce dayanıyor.
Herkesin, her zaman, her yerde, her şeyle ve her yere ulaştığı bu yeni ortamda, sınır güvenliğinin ötesine taşan, iki okyanus ötedeki tehdidi tanımlayan, siber savaşçıların cirit attığı, farklı bir arena söz konusu...
Güvenliğin "azı" olmaz. Ya güvendesiniz veya değilsiniz. Değişen tehdit ve güvenlik anlayışıdır ve bugün her güçlü devlet, yüksek asker sayısı yerine "teknoloji ve bilgi yoğun" savaş kabiliyeti iddiasındadır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA