Ben böyle şey görmedim... Şu Bodrum'a geldik geleli Ayşekiraz'ın başına gelmeyen kalmadı! Önce bir denize düştü vücudu sıyrıklar içinde kaldı, yanı başında olmama rağmen boğulacak diye ödüm koptu! Onu atlattık, birkaç gün sonra kuru bir öksürük başladı, "Geçer herhalde, şurup verelim," derken, bir gün sonra doktora zor attık kendimizi. Öksürürken neredeyse nefessiz kalıyordu zavallı... Özel bir çocuk kliniğine gittik, ilaçlı buhar vesaire derken, doktor "Merak etmeyin iki güne bir şeyi kalmaz, şu şurupla burun fısfısını kullanın," dedi, sevindik. Ama iyileşmek bir yana, daha da beter oldu kızım. Gece nefesi kesilir gibi uyanıyor ve boğulur gibi öksürüyordu. Kendi doktorunu aradım, "Bu ilaçlarla olmaz. Hemen bir hastaneye git, akciğer filmi çektir. İltahabik bir şey söz konusu, başka bir doktora göster," dedi. Atladık Milas'taki İzan Hastanesi'ne... Aklınızda olsun, Bodrum civarındaysanız burası gerçekten iyi bir hastane. Zaten inanılmaz kalabalık, bizim Şişli Etfal gibi... Çocuk doktoru Mehmet Bey beni gerçekten şaşırttı. Dakikalar boyunca sadece Ayşekiraz'ın göğsünü, sırtını, karnını dinledi. Bir ayakta, bir yüz üstü, bir sırt üstü yatırarak, sonra oturtarak... Sonra boğazını, burnunu ve kulaklarını da muayene etti. Gerçekten de iltihap vardı Ayşekiraz'ın genzinde ve boğazında. Antibiyotik verdi, birkaç gün denizi yasakladı. Teşhisi doğruydu, neyse ki kızım bir hafta içinde iyileşti. Ama 10 gün sonra bizimki iki akşam üst üste hafif ateşlendi ve üçüncü günün sabahı her yanı kıpkırmızı dökmüş bir şekilde karşımda duruyordu. "Galiba kızamık geçiriyor," dedi kocam... "Daha neler!" deyip hemen İstanbul'u, doktorumuzu aradım, "Kızamık değildir, aşısı var. Üstelik kızamık olsa bu kadar rahat ayakta dolaşamaz. Doğru, kızamık dökmeden önce ateş yapar ama bu başka bir şeydir, bir doktor görsün," deyince, bu kez topu topu 10 gün tatil yapmaya gelen çocuk doktoru komşumuz Ali Bey'in kapısına dayandık. Ali Bey Ayşekiraz'ı görür görmez "Kızamık," dedi "Hiç tartışmasız kızamık ama aşısı olduğu için çok hafif atlatacak, baksanıza zaten keyfi yerinde!" İyi de insan tatilde de kızamık olur mu? Üstelik kızamık aşısı yüzde 100 koruma sağlarken... Gerçi kendi doktorumuz bunun kızamık değil, 'altıncı hastalık' denilen rahatsızlık olabileceğini söyledi. Aşı ya tam korur ya da hiç korumazmış, yani hastalığı hafif geçirmek diye bir şey söz konusu olmazmış. Kendi gözüyle görmediği için kesin bir şey de söylemek istemiyor. Aşı o denli etkili anlayacağınız, bizdeki de şans! Burada iki çocuk doktorunun da görüşü farklı ama benim için kendi doktorumuz ne diyorsa o! Ben Hilal Hanım'a (Prof. Dr. Hilal Mocan) sonsuz güvenirim ama o da Ayşekiraz'ı görmediği için yine de bir açık kapı bırakıyor. Peki diyelim kızamık oldu, hastalık kendini nasıl gösteriyor, ilacı var mı, kızarıklıklar kaşınır mı, kaç günde iyileşir? Mocan, iki gün öncesinden ateşle birlikte burunda akıntı, gözlerde kızarıklık ve sulanma ya da öksürük görüldüğünü söylüyor. Döküntü başladığında ateş de düşermiş, "Çok halsizlik yapar, çocuk hep yatmak ister ama kızarıklıklar kaşınmaz. Tedavisi için belli bir ilaç yoktur, vücut hastalığı kendi kendine atar. Güneşe çıkarmamak, kızarıklıklar geçene kadar da çocuğu korumak gerekir," diyor. Şimdi Ayşekiraz, ne olur ne olmaz diye, bu güzelim yaz günlerinde karantinada! "Halsiz mi, yatıyor mu?" derseniz, hiç yatmadı neşesi gayet yerinde. Sadece denize giremediği için biraz asabi o kadar! Şimdi kızarıklıkların tamamen yok olmasını bekliyoruz, zaten iki günde belli belirsiz hale geldi. Umarım Bodrum'dan dönmeden başka bir hastalık daha bizi bulmaz. Yaz bitmeden denize girsek iyi olur!