Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İLKNUR K. AKMAN

John Travolta korkuyor mudur?

Geçtiğimiz hafta, içimi yakan ama aynı zamanda beni uzun uzun düşünmeye iten bir durumla karşı karşıya kaldım. Bakıcı konusunda hâlâ bir ilerleme kaydedebilmiş değiliz, o yüzden annemin iki günlük ziyareti ilaç gibi geldi. İlk günün akşamında, fırsattan istifade, yemek sonrası annemle kızım oyun oynarken ben de gazeteleri elime aldım. Ne olmuş, ne bitmiş diye bakınırken John Travolta'nın yeniden baba olduğuna dair haber ilişti gözüme. Anne olduktan sonra bu tür haberler daha çok dikkatimi çekiyor, tahmin edersiniz ki. 56 yaşındaki aktör ve 48 yaşındaki karısı Kelly Preston ileri bir yaşta, en önemlisi ise yaklaşık iki yıl önce 16 yaşında ölen oğullarının ardından, yeniden bir erkek çocuk sahibi olmuşlardı... İnanılmaz etkilendim ve şunu düşündüm, "Bir anne ve baba kaybettikleri evlatlarının ardından yeniden çocuk sahibi olmayı düşünebilir mi?" Kendi adıma bunun imkânsız olacağını hissettim o an. Ama sonra bunun teselli bulmak, acıları hafifletmek ve hayata yeniden sarılmak için doğru bir çözüm olabileceğini de düşündüm. Hiç şüphesiz Travolta ve eşinin acısı öyle büyüktü ki, kucaklarına ne kadar kısa sürede bir bebek alırlarsa, ölen oğullarına o kadar çabuk kavuşacaklarını hissettiler... Bu yüzden de hiç vakit kaybetmeden ne yaşlarını, ne de onları bekleyen yorucu ve uykusuz günleri umursamadan yeni bir bebek için yola çıktılar.

ANNE BABA İÇİN BÜYÜK ISTIRAP
Tüm bunları elimde gazete, aynı sayfaya takılıp kalmış gözlerle aklımdan geçiriyordum ki, çok feci bir şey geçti beynimden. "Ya bu çocuklarını da kaybederlerse? Bunca şeyi göze aldıktan sonra tekrar aynı şeyi yaşamak bir anne baba için ne büyük bir ıstıraptır Allahım! İnsanın ölmekten başka çaresi kalmaz, hayatı durur, her şey biter... Hayatın içinde de böyle bir şeyin tekrarlanmayacağını bize kim garanti edebilir ki?" İçimden bunları geçirirken kendi başıma gelmiş gibi beynim uyuştu, ellerim ter içinde kaldı ve hemen aklımdan kovmaya çalıştım bu olasılığı. Ama nedense kolay olmayacak gibiydi, kötü oldum... Tam o sırada annemin telefonu çaldı, karşı tarafı dinlerken "Ah, nasıl olur!" diye üzüntüyle bir cümle çıktı ağzından! Nasıl korktum anlatamam. Heyecanla fırladım ve annemin yanına gittim. "Ne olmuş anne, niye kötü oldun böyle?" derken anlatmaya başladı, "Mahmure Ablan, hani Bursa'da bir kuzeni vardı Zeynep... Hani sekiz yaşındaki kızına motosiklet çarpmıştı, ölmüştü... Onun küçüğü, şimdi 16 yaşındaymış... Bu öğlen arkadaşıyla otobüsten inip karşıya geçerlerken minibüs çarpmış... Arkadaşı ölmüş, o komada... 'Yengeciğim ne olur dua et ne olur,' diye aramış Mahmure Ablan, "Senin duaların kabul olur. Annesi kendini kaybetmiş durumda, onu da uyutuyorlar!"

İÇİMİ BİR ATEŞ SARDI
Annem elini başına koydu ve koltuğa öylece çöktü. Bakakaldım, içimi bir ateş sardı, bir dakika önce aklımdan geçen şey olmuştu işte... Bir anne, ölen ilk kızının ardından ikinci kızını da kaybedebilirdi, hayat bu kadar acı ve gerçekti! Nitekim sonradan öğrendik ki Zeynep Abla ikinci kızını da kaybetmiş. Zeynep Abla'yla hayatımdan bir, belki de iki kez karşılaşmışımdır, hem de çok uzun yıllar önce. Ama burada kimin kime ne kadar yakın ya da uzak olduğunun bir önemi yok. Çocuğunu kaybeden bir annenin (ve elbette eşinin) acısı söz konusu. Öyle bir acı ki, hiçbir şeyle kıyaslanamaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA