Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NUR ÇİNTAY

En büyük sanat eseri

Az kaldı; gong çalacak ve İstanbul'un eylülü sanatsal sağanakla bereketlenecek. Öncesinde uzaklardan bir sergiyle ısınalım. Olafur Eliasson'un işleriyle beraber, ünlü mimar Tadao Ando'nun elinden kendi de büyük bir sanat eseri olan Langen Foundation'a hayranlığımızı anlatalım...

1 Eylül'de zil çalacak. Ve İstanbul'da kültür sanat faaliyetleri sağanak şeklinde yağmaya başlayacak.
Hatta dolu! Sanatçılar, sanatseverler (profesyoneller ve perestler) belki bu ayın dibine bir tatil sıkıştırıp, sonrasında Kurban Bayramı'na kadar şehre yapışmayı planlıyor. Eylülün özellikle ilk haftası tatil yasak adeta; herkes yerine zamklı!
14. İstanbul Bienali, İKSV Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ile bienalin sponsoru Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un ev sahipliğinde, 2 Eylül akşamı açılacak. Vatandaş ise 5 Eylül itibarıyla gezip tatmaya başlayacak 'Tuzlu Su'yu.
En az üç gün diyor İKSV'ciler; çok fazla durak var çünkü. İstanbul Modern, Galata Özel Rum İlköğretim Okulu, Salt Galata filan tahmin edilebilir olanlar.
Ama çok daha sürprizli yerler de katılmış bu yıl: Küçük Mustafa Paşa Hamamı, Özel İtalyan Lisesi, Kadıköy Yeldeğirmeni'nde bir sanatçı atölyesi, İstiklal Caddesi'nde bir ayakkabı mağazası...
Kaptan Paşa Deniz Otobüsü sonra... Büyükada Halk Kütüphanesi, Rizzo Palas, Mizzi Köşkü, Troçki Evi...
1869 doğumlu Fransız Yetimhanesi ile 1863 doğumlu Casa Garibaldi gibi 'hayali' mekânlar da cabası.

HALİÇ KOKMASA BARİ!
Çağdaş sanat fuarı ArtInternational 4-6 Eylül'de Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenecek. Andy Warhol mu istersiniz, Grayson Perry mi? Banksy mi, Jan Fabre mı? Taner Ceylan'ın son işi Satyr II'nin dünya prömiyeri de burada olacak! Rüzgâr inşallah doğru taraftan eser de burnumuzdan getirmez!
Eşzamanlı olarak esaslı sergiler geliyor. Sakıp Sabancı Müzesi'nin ZERO çıkartmasından bahsetmiştik.
50'lerin ortasında baş gösteren bu avangard akım; bir sıfırlanma, II. Dünya Savaşı sonrası kasvetten arınma, yenilenme, ümitlenme, paylaşma, iletişime geçme operasyonu.
Akbank Yönetim Kurulu Başkanı Suzan Sabancı Dinçer, Akbank Genel Müdürü Hakan Binbaşgil ve Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü (Dünyanın en şahane kadını da olabilir) sevgili Nazan Ölçer ev sahipliğindeki davet, ayın 1'inde. Sergi 2 Eylül itibarıyla gezilebilir. Ve dönemi için ne kadar taze, öncü bir düşünce biçimi olduğuna şaşılabilir. Üstüne de sıfırlanıp yenilenmiş Müzedechanga teftiş edilir haliyle.
Galeriler de boş durmayacak elbette. Yine 2 Eylül'de Rampa'da çok genç yaşta küt diye giden Hüseyin Bahri Alptekin'in (2007: O kadar olmuş mu?) retrospektifi var mesela. Ama galerilere girersek çıkamayız; önümüzdeki haftalarda gezinelim oralarda.
Şimdi azıcık uzaklara uzanalım; İstanbul'un sanatsal gündemine, Almanya üzerinden hazırlanalım...

SANATLA BİLİM EL ELE
ZERO, 50'lerin ortasında filizlenip 60'ların sonunda dağılmış görünüyor ama hayır. Değil. Etkisi, izi bugün de tam gaz. Son yılların çağdaş sanat starlarından Olafur Eliasson misal, 'sıfır'ın mantığını kullanıyor, hakkını veriyor.
Olafur Eliasson, Danimarkalı bir sanatçı.
48 yaşında. Deneysel enstalasyonlarıyla tanınıyor. Işıklı, aynalı, renkli camlı, hareketli (bazen rüzgârlı, sulu, sisli) yerleştirmeleri çok göz alıcı ve tecrübe edilesi doğrusu...
Yaklaşık 80 kişilik bir ekiple çalışıyor; içlerinde mimarlar, mühendisler, bilim insanları var. Hem yalnız olamıyor hem de çok ölçüp biçmeli işler yaptığından, mecbur buna.
Geçen hafta da bahsetmiştim; ZERO'yu kavramak için küçük bir davetli grubu olarak yola çıktık; ilk durak da Düsseldorf'taki Langen Foundation'dı. Olafur Eliasson sergisi buradaydı zira. Fakat sergiden öte, o ne binaydı öyle.
Of of of!

NE VAKIFLAR VARMIŞ!
Koleksiyoner çift Marianne&Viktor Langen tarafından kurulan ve dünyanın farklı bölgelerinden eserleri buluşturan bir sanat kurumu Langen Foundation.
Vakıf binasının kendisi de bizatihi sanat eseri.
Dünyaca ünlü Japon mimar Tadao Ando'nun tasarımı çünkü ve sadeliğiyle, doğayla kurduğu ilişkiyle, hipnotize ediyor. Nefes kesiyor hatta.
Buranın direktörü olan kızları Sabine Langen Crasemann, anne-babasının ZERO işleri topladıkları için arkadaşları tarafından nasıl da eleştirildiklerini ("Ayyy nasıl koyarsın bunu evine, inanmıyoruuum, çok çirkiiin!") anlatıyor. Bir de inşaatın bitmesinden kısa süre önce ölen annesinin, bu vakıf binası için "Sahip olduğum en büyük sanat eseri" dediğini...
Tadao Ando'nun sloganı "İnşa ettiğimiz mekânı doğadan ödünç alırız." Yeşiliyle, göletiyle ve binanın sadeliğinden gelen haşmetiyle, evet, bizdeki anlayışın tam tersine, havada saygı kokusu var!

ESKİDEN NATO 'NUN DEPOSU
Deli büyüklükte bir arazi burası; hektarlar, hektarlar...
Yıllarca NATO tarafından kullanılmış; savunma amaçlı. Savaş silahları ve roketler için depo olarak. O yüzden de haritalarda adı bile geçmiyor.
1992-93'te silahsızlanma anlaşmaları gereğince kullanımı durdurulan istasyon, 1994'te koleksiyoner Karl-Heinrich Müller'in projelendirmesiyle üç ortak tarafından satın alınıp kültür sanata adanıyor.
Görüp etkilenen Tadao Ando'nun da dahil olmasıyla, benzersiz bir sanat-mimari- doğa uyumu yakalanıyor.
Önce Insel Hombroich Vakfı ve aynı adı taşıyan müze kuruluyor, Raketenstation'la birleşiyor (1997).
Sonra Marianne Langen'in karar ve finansmanıyla Langen Foundation vakıf binası çıkıyor ortaya (2002).
Elma ağaçlarından böğürtlenlere nispeten vahşi bahçede saatler (belki günler!) sürebilecek yürüyüş mü daha keyifli? Yoksa Tadao Ando'nun döktürdüğü vakıf binası ve gölete karşı göz daldırmak mı daha zevkli?
Karar verilemiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA