Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Münzevi hayatlar

Kalabalıklar içinde yalnız olanları bilir misiniz? Hani şikayet eden, mutsuz olduğunu düşünen ama derinlerde bir yerde insanlarla yakın bağlar kurmaktan kaçan.
Çevresine kalın duvarlar ören. Bir türlü evlenemeyen.
Evlenilecek nitelikteki insanları hayatına çekemeyen. Ya da bundan kaçınan. Bu sendromun kadınlar için bir uzantısı, herhangi bir fiziksel sebebe bağlı olmadan hamile kalamamak bile olabiliyor.
Son zamanlarda karşıma çok fazla böyle kadın ve erkek çıkmaya başladı. Hayır, sorumluluk almaktan kaçındığı için evlenmekten uzak duran erkeklerden bahsetmiyorum. Gerçekten münzevi olmayı öğrenmiş ruhlardan bahsediyorum.
Günlerden bir gün çok hoş bir kadınla karşılaştım. Alımlıydı. Kariyer yapmış, çok paralar kazanmıştı ama tuhaf bir şekilde hiçbir birikimi olamamıştı: "Çok tuhaf değil mi Seda Hanım, ben hâlâ ev sahibi olamadım.
40 yaşımdayım. İşim sebebiyle o kadar ülke dolaştım, hâlâ annemlerin evinde yaşıyorum.
Artık evlenmek istiyorum. Fakat doğru dürüst bir adam karşıma çıkmıyor." Gülümsedim. Bu hikayenin türevleriyle çok karşılaşmıştım.
Üstelik ben de o tarz bir ruhsal ve duygusal bir öykünün içinden geçmiştim.
Hemen sordum: "Annenizle sorununuz var mı?" Tasdik etti: "Olmaz mı? Beni pek fazla sevmedi. Sever gibi görünür ama onun istediği gibi olmak zorundayım. Aksi takdirde beni cezalandırır." Yine sordum: "Sizi bir uçağa koyup dünyanın öbür ucuna yollasak, 'Orada yaşayacaksınız bundan sonra,' desek, nasıl karşılarsınız?" Gülümsedi: "Ben zaten çok seyahat ederim. Hiç yurtdışında yaşamadım ama çok ev taşıdım. Zaten bu yüzden annemin evine döndüm. Kendimi hiçbir yere ait hissetmiyorum."

AŞIRI GÜVENSİZLİK VE KAYGI
Kendimi hiçbir yere ait hissetmiyorum!
Beklediğim cümle buydu. Ama dahasını da sormak zorundaydım. "Önemli sayılabilecek, yakınlaştığınız kaç erkek arkadaşınız oldu?"
Üzüntüyle cevapladı. "Çok fazla değil. Hatta hiç kimseyle duygusal olarak yakınlaştığımı sanmıyorum." "Erkeklerin size ilgi duyduğunu nasıl anlarsınız?" Kaşlarını çattı. "Siz, iki insanın nasıl birbirine âşık olduğunu öğretiyorsunuz. Bunu öğrenmek için buradayım. Çünkü ben, erkeklerin bana ilgi duyduklarını anlamıyorum. Bazıları beni beğeniyor ama yanıma yaklaşamıyorlarmış.
Halbuki soğuk biri değilim."
Tanıdık geldi mi? Etrafına duvar çeken çok kişi var. İşin ilginç yanı, eskiden bu fazla fark edilmiyordu. Ama son dönemde ilişkiler öylesine değişti ki, artık erkeğin kadının peşinde koştuğu modeller hemen hemen kalmadı. Buzdağının görünen yüzeyinde, bu kişilerin anneyle ya da aileyle problemleri vardır. Bir şekilde mutlu olamaz ve kendilerini bir yere ait hissedemezler. Aidiyet duygusu, her insanın ihtiyaç duyduğu bir duygudur.
Ama buna sahip olmayıp, kendi başlarına ayakta durmayı öğrenenler, toplumda sorunsuz yaşamaya devam eder.
Kimseye güvenemezler. Güvenmedikleri için, hayatı kontrol etmek isterler. Kontrol ellerinden kaçarsa, krize girerler. Kimisi öfke nöbeti geçirir, kimisi cezalandırıcı olur, kimi suçluluk duyar. Etraflarında kalın ve görünmez bir duvar vardır. Bazen kendileri bile bunu fark etmez. Bu tarz insanlar, para biriktirmeyi ihtiyaç olarak görür. Ama bir türlü yatırım yapamazlar. Evlenmezler.
Evlenseler bile çocuk yapmazlar, hayata kök salmazlar.
Aşırı güvensizlik ve kaygı durumu, onların genel halidir ve bunu hayata bakış açıları zannederler. Oysa ki bu, değiştirilmesi gereken bir durumdur. Kontrol kaybedildiğinde agresifleşirler.
Özgürlüklerine aşırı düşkündürler. Bunun görüntüdeki bilinçaltı kökü, 'survival fear' denilen, hayatta her an, her şey iyiden kötüye dönüşebilir korkusudur. Eğer minimum düzeye indirilmezse, kaybetme korkusu ile yan yana duruyorsa, panik atak ya da psikosomatik bir rahatsızlığa dönme riski vardır.

DUYGULAR ARASI GELGİT
Bu tarz insanların duygularının derin belleğine inildiğinde, akıllarına gelecek hiçbir hikayede evli ve çocuklu kişiler yoktur. Bir insanın geçmişte yaşayıp yaşamadığının hiçbir önemi de yoktur. Bu durumdaki kişilerde, kimseyi beğenmemek, sadece kendini üstün görmek ile kendini çok değersiz görmek arasında pinpon topu gibi duygusal gidiş gelişler görülür. Yani değersizlik korkusu vardır. Ve en kökteki problem, Allah ile olandır. Bu kişilerin doğmak istemedikleri, hatta ruhun bedene giriş anındaki duyguları olumsuzdur. Allah'a karşı gizli öfke taşırlar.
Ve işin güzel tarafı, bütün bu duygular dönüştürülebiliyor. Yalnızlık bir kader değildir.
Zihnen istedikleriniz, ruhen hissettiklerinizle eşit olduğunda, hayatınızın akışı düzelecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA