Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Beyoğlu'yla fazla uğraşmayın

Mekanların sokaklardaki masaları kaldırılıyor, böylece İstanbul'un yaşamı, içe dönmeye, kapalı mekana mahkum ediliyor. İnsanların güzel havada sokakta eğlenmesine yasak getiriliyor

Beyoğlu konusunda paniğe kapılıp kaleme sarılmadım. 'Endişeli modern' rolünü başkalarına bırakıp gerçeği öğrenmeye, sabredip olanı biteni anlamaya çabaladım.
Ama gelinen şu noktada, artık sabrın ve hoşgörünün yeri olabilir mi? Geçen akşam İKSV'nin Cezayir Restoran'daki Filmekimi kokteylinden sonra çıktık. Önce tam karşıdaki eski Çorlu Apartmanı'nın geçirdiği onarımdan sonra nasıl harika bir yapı olduğunu gözlemleyip mutlu olduk. Beyoğlu'nun ne bitmez bir hazine olduğunun bir diğer örneğiydi bu... Sonra da Ara Cafe'de yemek yemeye gittik.
Ama o ne... Kafenin sokaktaki masalarından çoğu gitmiş, dışarda sembolik olarak birkaç masa kalmıştı. Üstelik bu, hemen hiç yaya trafiği olmayan bir çıkmaz sokakta yapılıyordu. Kızdık ve oturmaktan vazgeçtik.

4. MURAT KAFASI
Aynı şey tüm Asmalımescit ve Cihangir'de de yapılıyor. Üstelik bulaşıcı hastalık gibi yayılmaya başladı: Gazete haberlerine göre, Ataköy'den Sultanahmet'e kadar her yerde aynı şey yaşanıyor. Kentimizin, özellikle tüm Akdeniz yöresindeki Batı kentleri gibi sokağa yayılan yaşamı içe dönmeye, kapalı mekana mahkum ediliyor. Tam o sırada, bir aralar Ermeni davasının sözcülüğünü yapmış şarkıcı Charles Aznavour, çok popüler Vivement Dimanche TV programında "Ne güzel ülke Türkiye, havası güzel, insanları neşeli," diye bizim propagandamızı yapıyor. Bizse, neşeli insanların güzel havada sokakta eğlenmesine yasak getiriyoruz.
Son kararlar ise komik, herkes alay ediyor. Neymiş? Yerden 40 santim yükseğe, 70 santimlik balkonlar yapılacak ve sadece orada oturulacakmış. Yüzyıllar sonra, hoşgeldin 4. Murat kafası! Sokak müzisyenlerine gelen yasaksa, neşeli insanlar yerine gamlı baykuşlar istendiğinin kanıtı!
Nedir, ne oluyor? Bilmiyorum. Ama bende de endişeler başlıyor. Kamusal alanların öncelikle kamuya tahsisi elbette doğru bir ilke. Ama o masalar, o lokantalar da kamuya dönük ve açık değil mi? Orada yiyip içenler de halk değil mi? Bir zamanlar cahilce yapıldığı gibi, halkla vatandaş kavramlarını ters ve zıt göstermek hangi akla hizmet?
Bunun ardında Başbakan Erdoğan'ın olduğu söyleniyor. Kesinlikle inanmıyorum: Hele şu aralar İsrail'in ceberrut tavrına karşı herkesi, sadece Türkleri değil, dünya kamuoyunun da önemli bölümünü yanına almış olarak, cesur ve kararlı bir savaş veren sayın Başbakan'ın Beyoğlu'nun masalarıyla uğraşacağına ihtimal vermiyorum.
Ama bu uygulama kimden çıktıysa, sonuç olarak AKP'ye zarar verdiği görülmüyor mu? Bırakınız iyi niyetli ve enerjik başkan Demircan'ın inanılmaz sempati kaybını... Ama yaşam tarzlarına müdahele korkusu yaşayan kesimlere nasıl malzeme verildiği açık değil mi?

BELALI SEMT
Bakınız, yıllar önce, yine beceriksizce bir belediye müdahelesi dolayısıyla neler yazmışım: 'Unutmamalı: Beyoğlu belalı semttir. Galata, Bizans, Osmanlı kalıntısı bu semt insanın başını öyle bir belaya sokar ki, bundan hiçbir yönetici, hiçbir yerel yönetim yarasız beresiz çıkamayabilir. Bu semte böylesine kazmayı vuranlar dikkatli olsunlar.' (Cumhuriyet, 29 Ekim 1990; sonradan Benim Beyoğlum kitabıma da girmiş olan yazıdan.)
Başka bir şey eklemeye gerek var mı?




YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA