Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Taksim, Aksaray, Beyazıt

Başlık biraz dolmuş çığırtkanlığı gibi oldu! Ancak amacım, bu üç ünlü meydanımız üzerine projelere tümüyle kişisel ve emin olunuz son derece içten bir katkıda bulunmaya çalışmak.
AK Parti yönetimi -buna isterseniz Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da diyebilirsiniz- anlaşılan İstanbul'a karşı büyük ve gerçek bir ilgi duyuyor. Ve bir dönemdeki belediye başkanlığının da etkisiyle bu büyük kente hizmet etmek, onu değiştirip dönüştürmek istiyor. Buna 'ona damgasını vurmak istiyor' da denilebilir.
Bu aslında iyi bir şey. İstanbul'a hizmeti, bırakınız siyaseti, Yahya Kemal veya Ahmet Hamdi Tanpınar'ı birazcık okumuş kim istemez? Bu ebedi kent için birşeyler yapmak, gücü olan herkes için ulvi bir görev ve onurlu bir çabadır.

MEYDAN PROJELERİ
Ancak ortaya atılan ve hızla birbirini izleyen projeler elbette kafa karıştırıyor, tartışma açıyor, tepkiler alıyor. Keşke hükümet örneğin bir büyük İstanbul Kurultayı toplayıp yetkili ve ilgili kişi ve kurumları davet ederek önemli projelerini tartışmaya açsaydı... Böylesi her gün bir haberle insanları şaşırtmaktan daha iyi olmaz olmaz mıydı?
Neyse... Hıncal Uluç kadar yerim olmadığı için özetlemeye çalışayım. Sadece meydan projelerine odaklanırsak... En son açıklanan Aksaray ve Beyazıt meydanları düzenlemesine can-ı gönülden katılırım. Geçmişte çeşitli nedenlerle çok kötü düzenlenmiş, hatta yok edilmiş meydanlardır bunlar... Ve İstanbul tarihi içinde son derece önemlidirler. Aynı biçimde Üsküdar, Kabataş, Maltepe meydanları da belli bir düzene sokulabilir. Bunun Emre Aköz'ün önerdiği (SABAH, 23 Ocak) ve elbette Engin Ardıç'ın katiyen önermediği (SABAH, 23 Ocak) biçimde açılacak mimari projelerle yapılmasında da sayılamayacak kadar çok fayda vardır.
Ama ya Taksim? Ya yerine sağlam rölöveleri bile bulunmayan ve yaşayan hiç kimsenin hatırlamadığı bir eski kışlayı yapmak için yok edilmesi düşünülen Gezi Parkı? İşte buna evet diyemem. Başka yerlerde yapılması tasarlanan eskiyi ihya çalışmalarına evet: Karaköy'deki cami, Tophane'deki askeri yapılar, vs. Ama Taksim Kışlası'na hayır. Sonuna kadar hayır. Yalnız orada da kişisel anılarım olduğu için değil. Çünkü İzmir'den İstanbul'a geldiğimizde (40'ların sonları) babam beni alıp oraya götürmüştü. Şimdi olmayan geyik ve boğa heykelleri üzerinde resimlerimi çekmişti. Ne kadar büyük gözükmüştü bana... İzmir'de fuarın dışında öyle parkımız yoktu. Hele Karşıyaka'da hiç yoktu.

BU ÇIĞLIĞA KULAK VERİN
Ama anılar bir yana, burası, Beyoğlu gibi sıkışık ve yoğun bir bölgenin en büyük yeşil alanı. Gündüzleri sayısız insanın çoluk çocuk geldiği, bebeğini veya köpeğini gezdirdiği. Kimse orada akan hayatı görmüyor mu? Hangi bina, en güzeli bile, bir yeşil alandan, bir doğa parçasından daha güzel ve yararlıdır? Ve oraya yapı dikmek, artık bu kentteki yeşil alanları koruma umudunu da ortadan kaldıracaktır. Artık ne Boğaz'ın yeşilini koruyabiliriz (şimdiden bakanların ağzından 'büyük talep var' bahaneleri çıkmaya başladı), ne de Göztepe parkına cami yapılmasını engelleyebiliriz.
Ben 74 yaşına gelmiş, hiçbir ihtirası kalmamış, sadece temel ilkelerine bağlı, sevdiği şeyleri ve kurumları korumaya, gönül verdiği bu kenti savunmaya kararlı bir yazarım. Kent sorunlarına da tümüyle siyaset ve ideoloji dışı olarak yaklaşma ilkem vardır. Lütfen bu çığlığıma kulak verin. Ve ilgili koruma kurulunun Gezi Parkı'nı koruyan ve kışlaya onay vermeyen son kararına saygı gösterin.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA