Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

5 kıtada 1000 şef, yemek

Osmanlı Hanedanı mensuplarının da aralarında bulunduğu seçkin konuklar Fransız Sarayı'nda, Goût de France (Fransa'nın Tadı) adlı proje kapsamında bir araya geldi. Proje Fransız mutfağını gündemde tutmayı hedefliyor

Önceki akşam Beyoğlu'ndaki Fransız Sarayı'nda Büyükelçi Laurent Bili'nin ev sahipliğinde bir gala yemeği düzenlendi.
Erkeklerin smokinle, hanımların da uzun gece elbiseleriyle katıldıkları bu davet cemiyet haberleri veren dergileri uzunca süre meşgul edecek görkem ve düzeydeydi.
Osmanlı Hanedanı'nın hayattaki bazı mensuplarının da aralarında bulunduğu 100 seçkin konuk Fransız Sarayı'nın tarihi büyük salonunda, Goût de France, yani Fransa'nın Tadı adlı proje kapsamında bir araya geldi. Proje 19 Mart akşamı dünyanın 157 ülkesinde gerçekleşen 1300 civarında benzer ziyafetlerde Fransız Mutfağı'nı kamuoyunun gündeminde tutmayı hedefliyordu.
Fransa Sarayı'ndaki ziyafetin teması Sultan Abdülaziz'in 1867 yılında III.
Napoleon'un davetlisi olarak Fransa'yı ziyareti sırasında kendisine ikram edilen yemeklerin günümüz Fransız mutfak anlayışına göre yorumlanmasıydı. Bu zorlu görev Beşiktaş'taki Shangri La Oteli'nin birçok Michelin yıldızlı restoranda çalışmış olan deneyimli Fransız Şefi Olivier Pistre'e verilmişti.
Bir süredir Fransa, kendi mutfak kültürünü dünyaya yaymak, daha doğrusu diğer mutfakların karşısında gerileme eğiliminde olduğu fark edilen bu mutfağı yeniden 19. yüzyıldaki görkemine kavuşturmak için yoğun bir devlet politikası izliyor. Bu bağlamda 2010 yılında UNESCO'nun, Fransız mutfağını Somut Olmayan Dünya Kültürel Miras Listesi'ne katması sağlandı. Aynı listeye 2013 yılında Türk Kahvesi de katılmıştı.
Fransa Dışişleri ve Uluslararası Kalkınma bakanlıkları tarafından planlanan "Fransa'nın Tadı" projesinin başkanlığına, sahip olduğu restoranların toplam Michelin yıldızı sayısı 21'i bulan şeflerin şefi Alain Ducasse getirildi. Proje, Fransa'nın yetiştirdiği bir başka büyük mutfak ustası Auguste Escoffier'nin 1912'de öncülük ettiği ve birçok dünya merkezinde aynı tarihte gerçekleşen "Epiküryen Yemekler" girişiminden yola çıkılarak hazırlandı.
Escoffier, bu yemeklerde Fransız tarzı menüler düzenlenmesini, Fransız usulü bir aperitif, bir soğuk bir sıcak başlangıç, bir kabuklu ya da kabuksuz deniz ürünüyle ya da et veya tavuk eti ile yapılan bir ana yemek, Fransız peynirleri ve nihayet çikolatalı bir tatlı sunulmasını planlamış, yemeklere Fransız şarapları ve sert içkileri eşlik etmişti.

157 ÜLKE KATILIYOR

Fransa'nın Tadı projesinin sloganı "5 Kıtada 1000 Şef, 1000 Yemek". Haberler, bu projeye katılan şef ve restoran sayısının 1300'ü geçtiğini gösteriyor. Başka deyişle, aynı akşam biz İstanbul'daki Fransız Sarayı'ndaki davetliler ile birlikte 157 ülkede sayısız konuk da Fransız yemeklerini tatma fırsatını buldu.
Aslında Fransa mutfak kültürünü dünyaya yayma girişimlerinde birçok ülkenin gerisinde kalmış, İtalya ise çoktan atı alıp Üsküdar'ı geçmişti. Roma'da profesyonel şeflere İtalyan mutfağını öğreten Alma adlı bir yemek akademisini hayata geçirmiş, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok ülkedeki yemek okulları ile işbirliği içinde kendi mutfağının inceliklerini her yana aşılamıştı. İtalyan mutfak malzemeleri İtalya'dan çok daha fazla İtalya dışında satılmaktaydı. Fransa geçmişteki şöhretiyle övünürken, İtalya günümüzde bir numaralı mutfak konumuna gelmişti.
Bu yazıyı Fransız mutfağına övgüler düzmek amacıyla değil, Türk mutfağının bu alanda ne kadar ağırdan aldığını biraz olsun gözler önüne sermek için yazdım.
Tıpkı matbaanın 234 yıl sonra gelişi, Osmanlı'nın endüstri devrimini atlaması gibi, turizmde de ulusal ve yerel mutfaklarımızın önemini görüp tedbir almakta çok geciktik. Henüz bir ulusal mutfak akademisine bile sahip değiliz. Mutfak kültürümüzün tanıtımı sistemli, planlı olmaktan uzak; doğru kullanılan, yeterli bir bütçeye de sahip değil.
Fabius'un Fransız mutfağı için söylediklerini biraz değiştirip Türk Mutfağına uyarlayayım: "Dünyanın en büyük üç mutfağından biri olduğunu iddia ettiğimiz Türk Mutfağının geçmişine bakıp böbürlenmenin ona da, bize de bir yararı yok.
Türk Mutfağını günümüz koşullarına göre geliştirip, ardından sistemli kampanyalarla dünyaya tanıtmamız gerek." Hem de daha fazla gecikmeden..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA