Otomobilimiz "bozuk yollarda" ilerlerken, mihmandarımız Abdülvahid Galeb "Osmanlı askeri bu yoldan gelmişti" diyor.
Sonra başkent Sana'a'da "büyük bir yapyı" gösteriyor:
- Askeri müze... İsmet Paşa'nın karargâhı.

***
"Türkülere konu olan Yemen" işte burası.
"Havada bulut yok bu ne dumandır,
Mahlede ölü yok bu ne figandır,
Ana ben ölmedim bu ne şivandır,
Ano Yemen'dir gülü çimendir,
Giden gelmiyor acep nedendir?"
***
On binlerce Türk "dönecek araç bulamamış, Yemen çöllerinde açlıktan susuzluktan" can vermiş.
Onları bekleyenler ise türkü yakmışlar:
"Ağamı yolladılar Yemen iline,
Çifte tabancalar takmış beline, Ayrılmak olur mu taze geline,
Tez gel ağam tez gel dayanamirem,
Ağam öldüğüne inanamirem."
***
"Yemen iline gidip de dönemeyenlerin" hepsi kurda kuşa yem olmamış... Ölmemiş.
Bir kısmı "orada kalmış... Yerleşmiş."
Başkent Sana'a'da "Türk mahallesi" var.
***
Türk mahallesinde "bizimkiler" etrafımızı bir sarıyorlar ki... Kurtulmak imkânsız.
Herkes "kardaş" diyor, başka şey demiyor.