Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

'Küçük Prens'i anarken

Pazartesi akşamı, İstanbul Belediyesi Kültür A.Ş.'nin kadirşinaslıkla hatırladığı sevgili Ömer Kavur'u ölümünün 5. yıldönümünde andık: Tünel'deki TZT - Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi'nde... Panele yazar Feride Çiçekoğlu, yazar-yönetmen Rıza Kıraç, Ömer'in hemen tüm filmlerindeki ortağı ve dostu Sadık Deveci, sevgili Hülya Uçansu ve benimle birlikte küçük, ama vefalı bir seyirci topluluğu katıldı.
O vesileyle, erken ölen o güzel insanın, güleç ve yakışıklı yüzüyle bana hep bir tür 'küçük prens' gibi gözükmüş olan Kavur'un filmlerini de andık. Ne güzel filmlerdi onlar... 1974'deki Refik Halid uyarlaması Yatık Emine'den başlayarak Füruzan'dan uyarladığı Ah Güzel İstanbul, Onat Kutlar'la kotardığı Yusuf ile Kenan, Selim İleri'yle işbirliği yaptığı Kırık Bir Aşk Hikayesi ve Göl. Sonra Yusuf Atılgan başyapıtı Anayurt Oteli. Ki geçen haftalarda, Ayşe Düzkan'ın benimle Star gazetesi kitap eki için yaptığı Sinemamız ve Edebiyat konulu o uzun söyleşide, başarılı roman uyarlaması denince (dünyadakiler dahil) ilk aklıma gelen film olmuştu.
Sonra Orhan Pamuk'tan Gizli Yüz. O unutulmaz Gece Yolculuğu, Akrebin Yolculuğu, Karşılaşma... Hep iyi yazarlarla çalışarak ortaya çıkmış, zaman ve onun göreceliği temasına dayanan, Avrupa duyarlılıkları taşıyan pırıl pırıl, aydın işi filmler. Ama kolay kolay hiçbirini göremezsiniz: ne onca kanal gösterir, ne bir Sinematek vardır, ne DVD'leri çıkar. Öyle ki, Rıza Kıraç o gün gösterilen Ömer Kavur belgeseli için Anayurt Oteli'nin ancak eski bir video kasetten bulabildiği kötü görüntülerini kullanmak zorunda kalmıştır.
Peki ama, bu bir kültür trajedisi değilse nedir? Kavur'la birlikte yukarda andığım isimlere bakınız. Hepsi de Türk edebiyatının, Türk düşüncesinin demirbaşları. Böyle bir toplam nasıl korunmaz, onarılmaz, çağdaş dijital teknolojiyle ölümsüz kılınmaz? Niçin devletimiz buna ilgi duymaz? Emrindeki devlet kurumu MS Üniversitesi Sinema TV Ensitüsü arşivine destek çıkıp kopyaları onartarak bastırmaz? Daha 1970'lerin başlarında, ilk kültür bakanımız Talat Sait Halman'dan başlayarak hepsini tanıdığım kültür bakanlarımıza hep bu koruma sorununu anlatmışımdır. Ama artık umudu kestim. 44 yıldır sinema üzerine yazan Atilla Dorsay olarak, o güzelim filmleri kurtarmayı başaramamış olmanın üzüntüsüyle göçüp gideceğim herhalde...
Bir son not. En son nasılsa onarılıp eski ihtişamına kavuşan Atıf Yılmaz filmi Selvi Boylum Al Yazmalım, gerçi 32 yıl sonraki gösteriminde ticari açıdan başarılı olamadı. Ama bu ayın SİNEMA dergisine bir göz atın lütfen... O ünlü ve etkili Eleştirmenlerin Yıldız Tablosu'nda, bu film herkesten en yüksek puanları almış. 25 yazardan beşi en yüksek puan olan beşer puan vermişler ve ortalamada ayın filmi çıkmış. Özellikle gençlerin klasik filmlerimizi bu kadar sevdiğini bilmiyordum!.. Peki niçin yazmamışlar? Neyse, bu da en azından korumaya çalıştığımız filmlerin sadece nostaljik nesneler olmayıp iyi sinema örnekleri de olduğunu sanırım yeterince gösteriyordur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA