Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Benim bayramım nasıl geçecek?

Tüm 'beyaz Türkler'in terkettiği bir İstanbul'da, hem de dokuz günlük bir bayram nasıl geçer? Vallahi, kafamda tasarladıklarıma bakıyorum da, hiç de fena geçmez. Eğer yapabilirsem tabii...
Öncelikle bir süredir yapamadığım bir şeyi yapmaya, anababamın mezarlarıını ziyaret edip biraz düzeltmeye, birkaç çiçek koymaya çalışacağım. Sevgilerini dilimizden, anılarını belleğimizden düşürmediğimiz o kişilere biraz daha ilgi göstermek zorunda değil miyiz?
Sonra, yine bu en sakin günlerinde İstanbul'la başbaşa kalmanın keyfini çıkaracağım. Bayramlarda çoğu zaman yaptığım gibi... Öncelikle bir 'Süleymaniye'de bayram sabahı' hayal ediyorum. Üç yıldır kapalı olup onarımı yeni biten Sinan başyapıtına girip o emsalsiz huzur duygusunu yeniden yaşamak istiyorum. Bakalım, Süleymaniye evleri de ne halde...
Elbette eski yakaya geçmişken, gitgide güzelleşen Eminönü-Sirkeci'yi gezmek, İş Bankası Müzesi'ndeki Kapalıçarşı sergisine bir göz atmak, Ayasofya'da yakın zamanda ortaya çıkarılan melek freskini görmek de hoş olur. Belki Pandeli, Hamdi veya asıl yerinde Sultanahmet Köftecisi'nde bir yemek de... Geç bir öğleden sonrasında, yıllardır ihmal ettiğim Eyüp'e uzanıp Piyer Loti'den Haliç'e bakmak da... Belki Topkapı Sarayı'ndaki yeni sergilemelere veya yine onarımı yeni biten tartışmalı Sinan hamamına bir göz atmak da düşünülebilir.
Ya dost ziyaretleri? Elbette bizim kırk (hatta kimileri elli!) yıllık arkadaş grupuyla buluşup biraz briç oynayacağız. Her ne kadar uzun zamandır hiç şansım yoksa da!... Ama asıl önemli olan, ancak bayramdan bayrama görebildiğim dostları ziyaret etmek... Lütfi (Akad) hocayı Şükran Hanım'la birlikte görüp söyleşmek ne hoş olur!.. Umuyorum Sevgili Adalet Ağaoğlu'nu da ziyaret edebiliriz.
Ya çok zamandır görüşemediğim sevgili Refik-Bilge Durbaş'ı artık bu bayram görebilecek miyiz? Vedat (Türkali) hoca veya Ayşe Şasa'yla en azından bir telefon görüşmesi yapabilecek miyim? Yoksa daha iyisini yapıp biraraya gelebilecek miyiz? İnşallah...
Ama biraz evde de çalışmam lazım. Öncelikle okumalıyım. Şakir Eczacıbaşı'nın anıları, Orhan Pamuk'un Manzaradan Parçalar'ı, Can Dündar'ın Lüsyen'i, Agatha Christie'nin Gizli Defterler'i, Stieg Larsson'un polisiyeleri okunmayı bekliyor. Hem de aciliyetle!.. Ayrıca yazmam da gerek. Yıl başında çıkacak olan son beş yılın Türk Sineması eleştirilerimi toparlamalıyım. Üzerinde çalıştığım hikâyelerimi de olgunlaştırmalıyım.
Gördüğünüz gibi, bayram benim için hiç de boş geçmeyecek. Tüm okurlarıma iyi bir bayram tatili dileklerimle...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA