Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ATİLLA DORSAY

Ağa Han Ödülü ve mimarimiz

Emre Arolat'ın Edirne'deki İpekyol Tekstil Fabrikası projesiyle dünyanın en saygın mimarlık ödüllerinden biri sayılan Ağa Han ödülünü kazanması, büyük bir olaydır. 1977'de başlayıp her üç yılda bir verilen ve amacını 'İslam ülkelerindeki nitelikli mimarinin desteklenmesi' olarak belirtilen ödüle, bu yıl 401 aday başvurmuş ve Arolat, ödülü alan beş proje arasına girmeyi başarmıştır. Üstelik bu, tüm tarihinde endüstriyel bir yapıya verilen ilk ödül olmaktadır. Candan kutlarım.
Aslında bu ödüle yabancı değiliz. Bu 14. Ağa Han ödülümüz. Daha öncesi kazanan 13 yapı arasında Turgut Cansever'in Bodrum'daki Ertegün evi ve Ankara Türk Tarih Kurumu binası, Ertan Çakırlar'ın Rüstem Paşa Kervansarayı onarımı, Nail Çakırhan'ın Akyada'daki evi, Sedat Hakkı Eldem'in Sosyal Sigorta Kurumu binası, Çelik Gülersoy'un Sultanahmet evleri, Behruz Çinici'nin TBMM Camii, Cengiz Bektaş'ın Antalya Olbia sosyal tesisleri, Han Tümertekin'in Çanakkale B2 evi gibi yapılar var. (Hepsini sayamadım, kusura bakmayın).
Olay, Türk mimarlığının nasıl bir atılım içinde olduğunu bir kez daha gösteriyor. Unuttuğum ve diplomasını sanki çöpe attığım güzel mesleğim adına gurur, kendi adıma ise üzüntü duydum!.. Umarım bu, hergün her yanında mimarların hiç karışmadığı binlerce yapı üretilen ülkemizde bir devrim yaratır. Bırakınız ücra köşelerdeki evleri, camileri, kamu binalarını... Ama sayın başbakanımız bile geçen gün Asya yakasında 'yeni bir Selimiye camii' yapılacağını açıklamadı mı?
Başbakanın, gerçekten de görkemli bir camiden yoksun olan bu yaka konusunda haklı ve iyi niyet sahibi olduğuna inanıyorum. Ama lütfen, yeni bir Selimiye veya Süleymaniye yapmaktansa, işi ünlü mimarlarımıza havale edip yepyeni ve farklı bir eser yaratmak çok daha iyi değil mi? Kopyacılık hiçbir sanatta desteklenen bir tavır değildir. Mimarlarımızı çok daha sık hatırlayalım, onları özgür bırakalım ve Yeni Türkiye'nin inşasında daha çok görev verelim.

HARİKA BİR BALE

Bu olayı da mutlaka duyurmalıyım. Geçen akşam Harbiye'deki yeni İstanbul Kongre Merkezi'nde izlediğimiz Pink Floyd Balesi, bir harikaydı. Ben bunca yıldır böylesine çarpıcı bir modern bale izlememiştim. Tümüyle ünlü rock grubunun müziği eşliğinde, büyük Fransız koreografi Roland Petit'nin daha 1972 yılında yarattığı bu bale (ilk temsillerde Pink Floyd bizzat çalmış!), Milano'nun ünlü La Scala'sının bir prodüksiyonu. Müzik danstan, dans ise müzikten öylesine besleniyor ki, anlatılamaz. Daha çok erkek bedenine adanmış olması, acaba bir 'gay düşü' mü? Yoksa, çok iddialı bir koreografinin ve çok zor hareketlerin erkekler için daha uygun olmasından mı? Sanıyorum ikincisi.
İtalya'da yaşayan iş adamımız Celaleddin Bilgiç'in getirttiği (ve benim İtalyan Konsolosluğu'nun nazik daveti sayesinde görebildiğim) bu olay, görülmesi gereken bir bale şöleni. Beş temsilin sonuncusu bugün, kaçırmamaya çalışın.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA