Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BURHANETTİN DURAN

Neden hem Rakka hem Musul gündemde?

Türkiye, milli güvenliğini temin etme amacıyla kapsamlı bir terörle mücadele stratejisi yürütüyor. Hem içeride PKK, DAİŞ ve FETÖ'ye karşı etkili bir temizlik harekâtı yürütülüyor. Hem de Fırat Kalkanı Operasyonu'nun Suriye'nin kuzeyi ile sınırlı olmayacağının açık işaretlerini veriyor.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin gezisi dönüşünde ABD'ye Rakka operasyonunda destek verebileceklerini açıklamakla yetinmedi;
Türkiye'nin Musul cephesinde de DAİŞ'le mücadelede etkin olacağını söyledi. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu da DAİŞ'i Rakka ve Musul'dan temizlemede yerel güçlerin eğit-donatının yanı sıra özel kuvvetlerin de olması gerektiğini belirtti.
Böylesi bir genişleme akla şu kritik soruyu getiriyor:
El-Bab'da DAİŞ'le zorlu bir çatışma beklerken neden Rakka ve Musul operasyonlarında Ankara istekli? Geniş alana ya da farklı cephelere yayılmak Türkiye'yi sıkıntıya sokmaz mı?
Türkiye'nin istekliliği, Suriye ve Irak'ın iç içe geçmiş olmasını fark etmesinden kaynaklanıyor.
İç savaşın pençesindeki iki ülkede karmaşık bir parçalanma ve bütünleşme aynı anda yaşanıyor. Her ikisi de merkezi hükümetlerin çöktüğü, devlet altı aktörlerin ve terör örgütlerinin kontrolü ele geçirdiği bir parçalanmadan geçiyor.
Ancak aynı zamanda DAİŞ'in "hilafet" iddiası ve PKK-YPG'nin Pan-Kürdizm hırsı sebebiyle tek bir coğrafyaya dönüşüyor. Bu durum kapsamlı DAİŞ ve PKK-PYD ile mücadele politikasını gerektiriyor. Mücadelenin geniş alana yayılmasını yönetme sıkıntılarına rağmen Türkiye bu kararı vermek zorunda hissediyor.
Dikkat edilen temel husus Rusya ve İran'la ters düşmemek ve ABD ile koordineli olmak şeklinde özetlenebilir. Ancak yine de Ankara, gerekirse milli çıkarlarını korumak için tek başına da hareket etme eğiliminde.
Bu tercihin altında Rakka ve Musul operasyonlarının Suriye ve Irak'ın kaderini eşzamanlı şekilde belirleyeceği kanaati var. Hem DAİŞ sonrası döneme geçiş açısından hem de PKKYPG tehdidinin geleceği açısından.
Suriye'nin kuzeyinde PYD koridoru oluşması da PKK'nın Kuzey Irak'ta güçlenmesi de hayati bir tehlike olarak addediliyor. Kandil gibi bir sorunun üstüne bir de PYD kantonlarının Irak'a taşması hiçbir şekilde arzu edilmiyor.
İşte bu sebeple Ankara DAİŞ'in tasfiyesinin en son kritik aşamasına geçildiği görüşüyle Suriye ve Irak'ta ileri adımlar atıyor.
Elbette Rakka ve Musul operasyonlarında ABD ile yürütülen müzakerelerin içeriği büyük önem arz ediyor. Gündem ise Rakka ve Musul'u hangi aktörlerin DAİŞ'ten kurtaracağı.
Ankara, Rakka operasyonu sayesinde YPG güçlerinin elinin daha da güçlendirmesini istemiyor. Musul'da ise Şii milislerin ve PKK'nın etkisinin genişlemesinin karşısında duruyor. Peşmergenin ve Türkmenlerin menfaatlerini koruma arzusu içinde. Bağdat, Haşdi Şaabi'nin Musul operasyonuna katılmasını isterken Türkiye karşı çıkıyor. Yine Başika kampını 2500 Peşmerge ve 3000 Musul gönüllüsünün eğit donatı için kullanan Ankara bu kampı uluslararasılaştırmayı isteyebilir.
Türkiye'nin Rusya ve İran'la diplomatik yakınlaşmasının Bağdat üzerindeki baskıyı hafiflettiği düşünülürse bu da pekala mümkün.
Hem Rakka hem de Musul operasyonlarında yer almanın zorlukları da var:
Operasyonların zamanlaması ve ABD'nin ne kadar ciddi olduğu.
Geniş alana yayılmanın askeri-teknik zorluklarının nasıl aşılacağı.
ÖSO ve Peşmergeye verilen eğit-donatın sahada ne ölçüde başarılı olacağı.
Rusya-Esed rejimi'nin hassasiyetlerine ters düşmeme becerisinin gösterilmesi.
YPG'nin sınırlandırılması ve geriletilmesinin ABD ile ilişkilerde ve iç siyasetimizde yaratacağı gerilimlerin yönetilmesi.
DAİŞ'in "yalnız kurt" saldırılarının önlenmesi.
Ezcümle, Türkiye, Suriye-Irak bütünleşmesinin geldiği bugünkü düzlemde bölgesel ve entegre bir terörle mücadele politikası yürütmek durumunda.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA