Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FAHRETTİN ALTUN

AK Parti’ye seçim atlatma çabaları

"Türkiye, tarihi bir fırsatı kaçırdı." Kılıçdaroğlu, nihayete eren koalisyon görüşmelerinin ardından düzenlediği basın toplantısında kelimesi kelimesine bunu söyledi.
"Kaçan balık büyük olur" kabilinden bir söz mü söylemek istedi, bilinmez. Ama bu sözleri içlenmiş, içerlemiş bir tarzda sarf ettiği ortadaydı. Fırsat, tarihi bir fırsattı gerçekten de. Ve evet kaçmış oldu. Fakat bu fırsatı gerçekten de kaçıran Türkiye mi oldu?
Fırsatı kaçıran her şeyden önce CHP oldu. Kılıçdaroğlu'nun içerlemesi de ondan galiba. Ama en az onun kadar bu duruma içerleyen başkaları da oldu. Ulusal ve uluslararası bazı sermaye çevreleri.
Türkiye'yi güya "yeniden rayına sokma" fırsatı yakaladıklarını düşünen Batıcılar. İhtişamlı günlerine yeniden kavuşacakları günü dört gözle bekleyen medya patronları. Güçlü bir AK Parti iktidarı dışında her seçenekte kazanacağını düşünen Paralel yapı unsurları. Onlar için tarihi bir fırsattı, kaçtı.

***

Kılıçdaroğlu, bir yandan kaçırdığı fırsata içerlese de, yaşadığı kaybın faturasını da muhatabına kesmeyi ihmal etmedi. Bir anlamda krizi fırsata çevirmeye çalıştı.
Liderlerin konuşmalarında negatif bir vurguda bulunmamak üzere anlaştıkları belliydi. Davutoğlu buna uygun konuştu, muhatabını suçlamadı. Kılıçdaroğlu ise ilk "erken seçim" yatırımını orada, o dakika yaptı.
Kendilerinin ellerinden gelen en yapıcı tutumu sergilediğini, AK Parti'nin ise kendilerini oyaladığını ima etti. Sürecin uzamasından rahatsızlığını dile getirdiğini, bunun üzerine Davutoğlu'nun kendisine bir teklifle geldiğini belirtti. Bu teklifin ise bir koalisyon teklifi olmadığını, basit bir seçim hükümeti olduğunu söyledi.
***

Bundan sonra ne olacak sorusu bütün canlılığı ile önümüzde duruyor. Erken seçime gittiğimiz muhakkak, fakat hangi yollardan, hangi araçlarla gideceğimiz belirsizliğini koruyor. MHP bu süreçte kilit bir rol oynuyor. Esasında MHP de başından beri bu kilit role oynuyor. İşte şimdi o gün geldi çattı.
MHP lideri 7 Haziran'dan beri sürdürdüğü kendince "sağlamcı" tutumunu sürdürecek mi? Yoksa ülkenin içinde bulunduğu şartları da göz önünde bulundurarak "yapıcı" bir tavır mı takınacak?
***

7 Haziran seçimlerinden bugüne kadar yaşanan süreç bize şunu gösterdi. AK Parti'nin içinde olmadığı, daha doğrusu başrolde yer almadığı bir iktidar senaryosu ihtimal dışı...
Eğer AK Parti bu seçimde tek başına iktidar olmuş olsaydı, "AKP karşıtı blok" fantezisi kendisini büyütmeye devam edecekti. Ancak, iş gerçeğe bindiğinde yıkıcı bir ajanda etrafında bir araya gelen böyle bir bloğun ülke yönetiminde bir rol üstlenemeyeceği görülmüş oldu.
Erken seçim sürecinde bu gerçek önümüzde durmaya devam edecek. Fakat bu 3 parti de bu blok tasavvurunu alttan alttan canlı tutmak isteyecekler. Bunun da yolu yıkıcı ajandayı devrede tutmak.
Peki bu nasıl mümkün olacak? Elbette bir sembole dönüşen Erdoğan etrafında bir karşıt kültür oluşturarak. Bu üç parti seçim sürecinde gerekçesiz ve irrasyonel Erdoğan karşıtlığını büyütmeye devam edecekler.
Bana öyle görünüyor ki bu süreçte 3 unsur üzerinden Erdoğan karşıtlığı sermayesini büyütmeye gayret gösterecekler. 1) "Terör olaylarının yükselişinin temel nedeni Erdoğan'ın iktidar hırsıdır." 2) "Koalisyon kurulmasını Erdoğan engellemiştir." 3) "Erdoğan, sarayda yaşayan bir diktatördür."
CHP'nin saray vurgusu, HDP'nin seni yeniden başkan yaptırmayacağız söylemi ve MHP'nin erken seçimle Cumhurbaşkanını irtibatlandırma çabası tam da bunun için.
Erken seçim startını her üçü de çoktan vermiş, neredeyse AK Parti'ye seçim atlatacaklar...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA