Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FAHRETTİN ALTUN

Trump Türkiye’yi nasıl etkiler?

Yarın Donald Trump ABD başkanlığı görevini resmen devralmış olacak. Trump'ın başkanlığı hem Amerikan iç siyasetinde, hem de dünya siyasetinde önemli değişiklikler meydana getirecek.
ABD iç siyasetini şimdilik bir kenara bırakalım. Ancak ABD dış politikasının yönü bizi yakından ilgilendiriyor. Zira Trump'ın atacağı yeni adımlar dünya siyasetinin gidişatına doğrudan etki edecek en önemli dinamiklerden biri olacak.
Bizler haklı olarak Türk- ABD ilişkilerine odaklanıyoruz. Obama döneminde ABD ile yaşadığımız ihtilafları Trump'la birlikte çözüp çözemeyeceğimizi merak ediyoruz. Özellikle yeni ABD yönetiminin Türkiye'nin terörle mücadelesine gerçekten destek verip vermeyeceğini sorunsallaştırıyoruz. Yine haklı olarak ABD'nin PYD'yi silahlandırma çabalarına son vermesini, FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen'i ve ABD'de bulunan diğer azılı FETÖ militanlarını sınır dışı etmesini bekliyoruz.
Fakat Trump'ın liderliği, yeni dönemdeki dış politika tercihleri bize sadece bu iki husustaki yaklaşımı dolayısıyla etki etmeyecek. Rusya, Çin, İran ve Avrupa ülkelerine yönelik tutumları da bizi etkileyecek. Olumlu mu, olumsuz mu?
Bu sorunun cevabı Türkiye iç siyasetinde yaşanacak gelişmelere bağlı. Eğer Türkiye güçlü yürütme ve liderlik yapısını kurumsallaştırmayı başarır, kendi bağımsız ekonomi ve dış politika programlarını daha iddialı bir biçimde hayata geçirmeye devam ederse o takdirde yeni dönemde küresel siyasette esen rüzgârlar Türkiye'nin lehine sonuçlar üretir.
Nasıl mı? Bakın, Trump'ın ısrarla altını çizdiği dört husus var.
Birincisi, ABD'nin Obama döneminde yürüttüğü devlet altı aktörlerle işbirliği siyaseti sonuç üretmeyen ve bir o kadar da maliyetli bir siyasettir. Onun yerine yapılması gereken devletlerle iş tutmaktır.
İkincisi, ABD'nin geleneksel müttefikleri olan devletler Obama döneminde küstürülmüş, o ülkelerde ABD karşıtlığı yükselmeye başlamıştır. Trump'ın bu anlamda zikrettiği iki ülke İsrail ve Türkiye'dir.
Üçüncüsü, Obama'nın devletlerin iç işlerine müdahale siyaseti ve buna bağlı olarak yürüttüğü yıpratma siyaseti miadını doldurmuştur.
Dördüncüsü, ABD'nin müttefikleri küresel ve bölgesel siyasetlerin inşasında daha fazla rol almalı, elini taşın altına sokmalı, maliyetleri bölüşmelidir.
Bu dört madde de Türkiye'yi yakından ilgilendiriyor esasında. Obama yönetimi Suriye krizinde açık ve net biçimde KCK'nın Suriye koluna destek verdi, onu büyüttü. Bu destek doğrudan PKK'nın Türkiye'de daha fazla kan dökmesine, daha saldırgan bir haleti ruhiyeye bürünmesine neden oldu. ABD, Suriye krizinde öne sürdüğü Türkiye'yi yalnız bıraktı. Arap isyanları sürecinde hızlı bir politika değişikliğine gitti. Mısır'da askeri darbeyle seçilmiş Cumhurbaşkanının devrilmesine destek verdi. Türkiye'nin iç işlerine doğrudan müdahil oldu, ekonomisini ve dış politikasını yeniden kendisine bağımlı hale getirmek için çabaladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a dönük yıpratma savaşını finanse etti. 15 Temmuz darbe girişimine alan açtı, darbe girişiminde demokrasiden, halktan yana değil, darbecilerden yana pozisyon aldı.
Bütün bunların yanında Trump'ın kendi ayakları üzerinde duramayan müttefiklere yönelik eleştirisi yeni dönemde Türkiye açısından da oldukça önemli bir hal alacak. Türkiye, hatırı sayılır bir süredir kendi bağımsız ekonomi politikalarını ve dış politika yaklaşımını ortaya koymaya çalışıyor. Türkiye'nin son dönemdeki çabasının bağımlılıkları aşma girişimi olduğunu defalarca ifade etmeye gayret ettim. Yeni dönemde bu çabanın ne denli değerli olduğunu hep birlikte göreceğiz. Şu anda Türkiye ayakları üstünde durabilen, güçlü bir liderliğe sahip bir ülke olarak yeni ABD başkanının estireceği rüzgâr sayesinde yelkenlerini şişirebilecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA