Beşiktaş yönetimi yıldız futbolculardan oluşan takım kurarken hedeflerini "2012'de UEFA Kupası'nı almak" olarak açıkladı. Bu iddia ve kulübün sırtına binen yüksek maliyet ortada dururken Beşiktaş'ın Avrupa Kupaları'na katılamaması bütün hesapların bozulması anlamına gelir. Bu sezon camia ve taraftar takımlarının Süper Lig'e erkenden havlu atmasına ve Avrupa'ya veda etmesine "Bu yıl takımın hazırlık dönemi" değerlendirmesiyle anlayış gösterdi. Avrupa biletinin kaçırılması, siyah-beyazlıların yüreklerinde yeşertip büyüttükleri hayallerinin de yıkılması anlamına gelir ki bu durum Beşiktaş'a Türkiye Kupası'nı kazanmaktan başka ihtimal bırakmıyor.
Beşiktaş'ın bütün Türkiye Ziraat Kupası maçlarında bunun izlerini gördüm. Sahada hem bu gerilimin olumsuzluğunu yaşayan, hem de kazanma zorunluluğunun getirdiği savaşı veren bir takım izledik.
Gaziantep maçlarını da bu gözle değerlendirebiliriz. İnönü'deki ilk maçı hatırlayalım. İlk yarı gergin ve bir o kadar da üretkenlikten uzak olan Beşiktaş, inancı ve hırsıyla sıkıntılı geçen maçı 3-0 kapatmış ve rövanş için büyük avantaj yakalamıştı.

GERİLİM TAVAN YAPTI
Siyah-beyazlı takım dün akşam G.Antep deplasmanında büyük sıkıntı yaşardı. Oyuncuların gerilimleri o kadar yüksekti ki topu tutmakta, oyun kurmakta 30 dakika çok zorlandılar. 5. dakikada Olcan'la bulduğu erken golde eklenince oyunun bütün kontrolü G.Antep'e geçti. Orta sahada bir ara Ernst ve Necip koşmaktan topu kontrol etmeyi hatta meşin yuvarlağı koşturmayı unuttular. Penaltı kararı ve Simao'nun golü maçı bitirdi. Sonrası dengeli bir formalite maçına döndü. Almeida'nın attığı golün hazırlayıcısı Quaresma'nın istekli tavırları gecenin en dikkat çeken yönüydü.
Beşiktaş alternatifsiz bir yolda yürüyor. İyi futbol, zevk veren futbol gözetmiyor. Türkiye Kupası'nı kazanmaktan başka bir çare gözükmüyor.