Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

AP Türkiye Raporu

Avrupa Parlamentosu (AP), Türkiye için hazırladığı değerlendirmelerden sonuncusunu, geçen çarşamba onayladı. Parlamento'daki parti gruplarının uzlaştıkları haliyle kabul edilen rapora, son anda bazı değişiklikler önerildi, az sayıda kabul gören değişiklik önergelerinden sonra, Parlamento'nun görüşü kesinleşti.
Yıllardır öğrendiğimiz gibi, AP raporu bağlayıcı değil, yani karar ya da tavsiyeleri AB tarafından mutlaka uygulanacak değil. Ayrıca AP mayısta yenilenecek, dolayısıyla raporun etkisi hayli hafifleyecek.
Bunları söyledikten sonra, bu yıl kabul edilen raporun, belki geçen yıllarla karşılaştırıldığında daha çok eleştiri içerdiğini, kullanılan formüllerin daha sert ve doğrudan bir üslupla seçildiğini söylemek mümkün. Parlamento genel kurulundaki tartışma notlarına bakıldığında ise, her zaman olduğu gibi rapora yansıyan görüşlerden çok daha ağır eleştiriler yapıldığını görüyoruz. Bu tartışmalarda garip olan, Türkiye ile müzakerelerin askıya alınması isteğinin devamlı Liberal gruba mensup Andrew Duff başta olmak üzere merkez sağ milletvekillerinden geldiği görülüyor. Duff, son bir ayda iki kere müzakerelerin durdurulmasını istedi. Bunun yanında Alexander Graf Lambsdorff, Liberal Grubun ya da tam adıyla Avrupa İçin Liberaller ve Demokratlar Birliği'nin Başkan yardımcısı ve Türkiye raportörü olarak nerede ise milliyetçi G. Kıbrıs milletvekillerine taş çıkartacak bir muhalif tutum sergiliyor. Bunu izah etmekte zorlanırken, Liberal grubun Eylül 2012'de yapılan kongresinin programına ve toplantılarına baktım. Sponsor olarak Tuskon'un bulunduğu, önemli konuların tartışıldığı bir paneller bütününde, Türkiye ile olan panel Tuskon Başkanı'nı ve Graham Watson'u konuk etmiş.
Bunun dışında Tuskon, 2011'de düzenlenen ve konuşmacıların arasında Lambsdorff'un olduğu "Atlantik ötesi köprü" toplantısına Türkiye'yi temsilen davet edilmiş. Avrupa İçin Liberaller ve Demokratlar Birliği'yle gayet girift ve güzel, neredeyse organik ilişkiler kurmak tabii ki Tuskon'un hakkı, ama artık Liberal Grup temsilcilerinin birdenbire ne diye Türkiye konusunda bu denli muhalif kesildiğini anlamakta zorlanmıyorum. Hıristiyan Demokrat ve Sosyalist grupların (parlamento sandalyelerinin yaklaşık üçte ikisi), bazı vekilleri dışında son derece itidalli davrandıkları da rapora zaten yansımış bulunuyor. Raporda, Türkiye'nin önemini vurgulayan ve demokratik adımları anlatan paragrafların hemen yanında, son derece eleştirel yaklaşımlar var. Bu da uzlaşma konusunda ciddi tartışmalar yaşandığını gösteriyor.
Üç önemli hususu vurgulamakta yarar var: Birincisi, Türkiye'nin bölgedeki ve dünyadaki gelişmeler çerçevesinde ne denli önemli bir ortak olduğu rapora yansımış. İkincisi, ilk kez bir Parlamento resmi görüşüne, Türkiye'de Kopenhag siyasi kıstaslarına uyumda sorunlar yaşandığının söylenmesi olumlu değil. Demokrasi paketinin kabul edilmesini bile yansıtamamış olmaları ilginç... Üçüncü önemli husus, Avrupa Komisyonu'ndan sonra AP'nin de, üye devletlere "Türkiye ile daha fazla fasıl açın, müzakerelere ivme ve içerik kazandırın" çağrısı yapmış olması.
Gerçekten de, eğer AP Türkiye'deki demokratik işleyişe destek vermek gibi bir tahayyülü hâlâ muhafaza ediyorsa, bunu sert açıklamalar yaparak ya da aşırı tavırlar sergileyerek değil, fasılların açılmasını destekleyerek yapabilir. Parlamento görüşü, AB'nin ilkelerinin Türkiye için pusula olmaya devam etmesini vurguladı.
O halde bu ilkeleri, bir diyalog unsuru değil, bir engel haline getirmenin sebebi ne? Kamuoyunda iktidara yönelik olarak kafaları karıştırmak mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA