Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Zakir...

Simsiyah, içi gülen gözleri var, adı Zakir, soyadı Şah. Pakistanlı, yılın beş -altı ayı, İtalya'da plajlarda gezerek el yapımı elbiseler satıyor. Son derece sevimli ve girişken, ama ne olur ne olmaz diye kendisine Leonardo di Cervo ismini uydurmuş, belki Sicilyalı zanneder rahat bırakırlar diye düşünmüş olabilir. Zakir'in karısı ve iki çocuğu Karaçi'de yaşıyor, yaz mevsimi bitince kazandığı parayla onların yanına dönecek, bir dahaki sezona kadar o parayla yaşayacaklar.
Deniz kıyısında tanıştık kendisiyle, elinde belki yüz çeşit elbise var, torbalara istif edilmiş, yaz sıcağında onları taşıyarak pazarlıyor. Gülerek nereli olduğumuzu sordu. "Türküz" cevabını alınca, duraladı... Hemen ikinci soruya geçti "Pekiyi Erdoğan'ı seviyor musunuz?" Evet cevabını duyduğunda, yüzünde derin bir sevinç ifadesi belirdi, torbalarını yere bırakarak yanımıza oturdu.
Anlatmaya başladı, geçtiğimiz haftalarda başka Türklerle konuşmuş, Erdoğan hakkında aleyhte görüş belirtmişler, çok üzülmüş. "Tayyip Erdoğan bizler için çok kıymetli" diye başlıyor, nasıl dolu, biz "neden" diyemeden anlatıyor: "Onun kalbinde bütün Müslümanlara yer var. İslam dünyasında gerçekten barışı isteyen, bunu söyleyen, söylediğinin arkasında da duran tek lider o... Ah Arap liderler, hiçbiri bir gün söylediğinin arkasında duramayan, zaten bir şey de söylemeye cesaret edemeyen liderler..." diye devam ediyor. Zakir işi gücü bırakıp, bizimle derin bir tartışmaya dalıyor, daha doğrusu o içini döküyor, bizler dinliyoruz: "Nedir bu kıskançlık ona karşı, nedir bu çekememezlik, nasıl bu denli muhalefet var anlamıyorum" diyor. Anlamamakta da haklı, çünkü kendisine nasıl emniyet ve yargıdaki, yurt dışı bağlantılı paralel yapılanmayı anlatabiliriz ki? İş dünyasındaki örgütlenmeleri, hangi örneği vererek açıklayabiliriz? Hiç New York Times ya da Der Spiegel okumadın mı gibi soruları kendimize saklıyoruz. Bunlar Zakir'i ve onun gibi düşünen, hisseden yüz milyonlarca insanı ilgilendirmiyor.
Erdoğan'a duydukları saygı ve sevginin temelinde, iyi hazırlanmış medya ilan kampanyaları, propaganda maksadıyla servis edilen uydurma unsurlar yok. Çok uzun zamandır, aşağılanan, kendisine layık rejimlerle yönetilmeyen, sesini duyuramayan insanların büyük umudu var bu sevginin temelinde. Onların dünyası, Maltepe mitingine katılan iki buçuk milyonu aşkın kişinin bağrına bastığı Tayyip Erdoğan'ın dünyası... Ayrılma vakti geliyor, Zakir torbalarını karıştırıyor ve çıkardığı çok güzel bir şalı veriyor. Para istemiyor, ısrar ediyoruz, "hayır bu Erdoğan için hediye" diyor. Yılın yarısını evinden binlerce kilometre uzakta, İtalya plajlarında karısı ve çocuklarına nafaka sağlamak için güneşin altında elbise satmaya çalışan Pakistanlı Zakir'in Erdoğan'a hediyesi.
Onu çok üzen bir şey olmuş, ayaküstü ondan bahsediyor, ramazan ayında başka Türklerle karşılaşmış, oruçluymuş, "siz de oruçlu musunuz" diye sormuş, hayır yanıtını alınca "inşallah siz de tutarsınız" demiş. Otuz yıldır tutmuyoruz, bundan sonra da tutmayız cevabını alınca çok şaşırmış ve üzülmüş, "ben onlar için iyi bir şey temenni etmiştim" diyor, sonra da elindeki elbiseleri satmak için uzaklaşıyor. Erdoğan'a hediye göndermiş olmanın mutluluğu var, güneşte, torbalarının altında daha bir dik yürüyor sanki.
Bu pazar seçimler var, yurttaşlar oy verecek, akşam da sonuçları birlikte merakla izleyeceğiz. Ama dünyanın hiç bilmediğimiz köşelerinde, ismini hiç bilmediğimiz yüz milyonlarca insan da bu seçimleri takip edecek, Erdoğan'ın yeni bir başarısı için bekleyecek, umutlarını yüreklerinde yumuşacık bir yerde saklayacaklar. Seçimi kazanırsa çok iftihar edecekler, mutluluğa yer olmayan dünyalarında, mutlu olacaklar. Dünya lideri olmak da böyle bir şey...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA