Star'ın yeni dizisi Acayip Hikayeler'e bayıldım. Aslında korku ve gerilim yapımlarını hiç sevmem. Gizli cinsel açlığın, drama unsurlarıyla pekiştirilmiş fantezilerle dürtüklenmesi de bana pek aşağılık bir yöntem gibi gelir doğrusu... Ama Acayip Hikayeler'i sevdim. Galiba öykücü Galip Tekin'in zekasına hayranlık duydum önce... Sonra da bu kadar 'tehlikeli' bir hikayenin bu denli 'zararsız' bir fantezi ile sonuçlandırılması hoşuma gitti.

İNSANI İÇİNE ÇEKİYOR
Anlatıcı olarak Hayko Cepkin'in seçilmesi müthiş bir fikir. Nasıl da oturmuş yerli yerine..
Bir de Haluk Bilginer'in şahane oyunculuğuyla büyütüp büyütüp devleştirdiği o sapık ruhlu karakter... Nasıl da içine içine çekiyor izleyiciyi...
Çizgi romana öykünür gibi yapan harika kamera ve ışık... Değişik planlar... Özgün anlatım...
Özenli kurgu... Benim gibi televizyonda hep aynı şeyleri görmekten bunalanlara ne hoş bir sürpriz...
Bırakın, sizi ben öldüreyim..." Kendisine eğlence arayan multimilyarder bir psikopatı canlandıran Haluk Bilginer'in ağzından dökülen bu replik şimdiden televizyon klasiği olmaya aday...
Ve anlatıcı Hayko'nun kafalara astığı o soru işaretinin çengeli: "Bir insan öldürdüğünde mi ölür aklı ve duyguları, yoksa duyguları öldüğünde mi ancak birini öldürebilir?"
Haydi bakalım, işin yoksa sabaha kadar düşün dur...
Ve koca hikayeyi özetleyen o son cümle: "Gecenin en karanlık olduğunu bildiğimiz saat, sabahın en yakın olduğu saattir..." İnsan, en umutsuz olduğu anda bu cümleye sarılmasın da ne yapsın?

KIYAMADIM, SAKLADIM
Dikkat ederseniz, öyküyle ilgili hiçbir ayrıntı vermedim. Olur a, belki izlememişsinizdir, belki tekrarında rastlarsınız Acayip Hikayeler'e... Keyfiniz kaçsın istemedim. İlk kez televizyonda rast geldiğim bir öyküyü, izlemeyenler için sakladım, sakındım...
Bu hafta yeni bir acayip öykü, yeni oyuncularla anlatılacak. Uzun zamandır ilk kez, televizyonda izlediğim bir şeyin haftasını bekler oldum.
Gel cuma geceyarısı... Gel...