Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Elimde ölümün kokusu

Farkındayım, yazının başlığı bir televizyon köşesinden ziyade, cinayet romanına yakışır cinsten. Ama bu yazıya başka başlık atmak da içimden gelmedi, ne yapayım...
Pazar sabahı çalışmaya başlamadan önce şirkette gazetelere şöyle bir göz attım.
Sabah'ın 30'uncu sayfası, dış haberler'e ayrılmıştı. Başlıklar şöyleydi: 'Pakistan'dan ABD'ye: Barışı öldürdünüz!' (ABD güçlerinin Pakistan'daki Taliban liderini öldürmesine ülkedekilerin gösterdiği büyük tepkinin altı çiziliyordu.)
Ve sayfadaki diğer başlıklar: 'Yunanistan'da istikrara iki kurşun!' (Altın Şafak partisinin iki üyesinin öldürülmesi...)
'Çevreci vekil eşini öldürdü.' (Belçika'da Yeşiller Partisi kurucusunun işlediği cinayet) 'Mali'de 2 Fransız gazeteci öldürüldü...' (Kaçırılan gazeteciler ölü bulunmuştu) 'Dış haberler' bunlardı.
Hemen yanındaki 'Günün İçinden' sayfası ise gündeme dair ülke haberlerinin detaylarından oluşuyordu.
Oradaki başlıklar ise şöyleydi: 'Yeni doğan bebeğimin kokusu hâlâ üzerimde...' (Trafik kazasında eşini, 4 yaşındaki kızını, annesini ve yeni doğan bebeğini kaybeden talihsiz adamın röportajı)
'Şüpheli ölüm ve intiharı kamera kayıtları çözecek.' (Zonguldak'taki gizemli ölümlerin izini süren haber)
'Kuzeni telefon sinyali yakalattı.' (Tekirdağ'da öldürülüp bağ evinin iskelesine gömülen genç kızların hikayesi)
Ve sayfadaki diğer başlıklar: 'Sokak düğününe baskın: 1 ölü 2 yaralı.'
'Polis, karısını ve kendisini vurdu', 'Elbise dolabının içinde ölü bulundu...', 'Sokakta rahatsız etme cinayeti', 'Çocuğunu gömen kadın tutuklandı.'
Yan yana iki sayfa dolusu ölüm... Gazetenin, vefat ilanlarının bulunduğu sayfaları bile bu kadar 'dolu' değil. Sadece bizimki mi? Tüm gazetelerin hali böyle...

AZRAİL İLE SÖZLEŞME
Düşünebiliyor musunuz; bütün bunları, köşe yazarlarının bile yazılarını yumuşatıp espriye bulama ihtiyacı hissettikleri 'neşeli'(!) bir pazar günü okuyoruz. Ölümün kokusu siniyor üzerimize ister istemez. Ben, gazete sayfalarını karıştıran ellerimi iki kez sabunluyorum. Yine de atamıyorum ceset kokusunu üzerimden...
Medya ve teknoloji geliştikçe ölüme daha yakın duruyoruz sanki. İnsan, habere bu kadar kolay ulaşamadığımız eski günleri mi özlüyor ne... Okur, izleyici, takipçi değiliz de sanki hepimiz birer mezarlık bekçisiyiz. Gazeteler, haber bültenleri, internet siteleri ve haber ajansları yerine Azrail ile sözleşme imzalanmış belli ki... Dizilerde kurşunlar vızıldıyor. İnternet kafedeki çocuğun joy stick tutan ellerinde ihtiras, gözlerinde vahşetin esir alan arzusu... Felaketi, kazayı, cinayeti bu kadar sık izlemek, bizi en büyük tehlike ile baş başa bırakıyor: Kanıksamak, duyarsızlaşmak, nasırlaşmak...
Evet, 'ölüm' de var ama 'yaşamayı' unutturacak kadar değil...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA